Davacı banka tarafından taahhüdün gereği yerine getirilmesine rağmen davalı bankanın, havale edilen 190.000,00 TL'nin 130.000,00 TL'lik tutarının aynı gün müşteri tarafından hesaptan çekildiği, riskin devam ettiği gerekçesiyle ipoteği fek etmediği, ancak bir güven kuruluşu olan davalı banka taahhütleriyle bağlı olup davacının taahhüdün gereğini yerine getirdiği hususunda şüphe bulunmadığı, davacının taahhüt gereği havale ettiği paranın bir kısmının risklere mahsup edilmeksizin müşteri tarafından hesaptan çekilmesinin davalı banka ile müşterisi arasındaki ilişkiye ait bir husus olup davacıya karşı ileri sürülemeyeceği, bu itibarla, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince davacının, davalı bankaca verilen taahhüdün gereğini yerine getirdiği gözetilerek ipoteğin fekkine karar verilmesi gerekeceği-
Protokol gereği, sadece davalının bilebileceği bazı hususlarla hesaplanabilen kâr marjının nasıl hesaplandığına dair faturalarda da hiç bir veri bulunmadığı ve davacının bu bedeli kontrol etme imkanı bulunmadığından bu bedelin faturanın olağan içeriği hâline gelmeyeceği- Protokole aykırı olarak faturalar düzenlendiği ileri sürülerek uğranılan zararın tahsili istenen davada, davalının tek taraflı olarak düzenlenen fatura bedellerini doğrudan davacının alacağından mahsup ettiği, kâr marjına ilişkin faturalandırma yapılırken protokole göre belirlenen hesaplamadaki kalemlerin ayrıca dercedilmediği ve kâr marjı tutarı hakkında açık net bir tespit olmadığı hususları gözetildiğinde, davacı tacir olsa da, bu faturalara itiraz imkanının bulunmadığı ve bunların soyut ticari defterlere kaydedilmiş olmasının sözleşmenin tadili ya da fatura içeriğinin benimsendiği anlamına gelmeyeceği- "Davacının tacir olduğu, basiretli davranması gerektiği, davacının davalıya gönderdiği ihtarnamede ve eldeki davada kâr marjı hesaplanmasının yanlış olduğunu ileri sürebildiğine göre protokolde belirtilen satış fiyatlarını ve dolayısıyla kâr marjına ilişkin hesaplamaları yaparak da faturaları kontrol edebileceği, davacının faturalara itiraz etmeyerek ticari defterlerine kaydettiği, kesin delil sayılan defter kayıtları karşısında taraflar arasında kâr marjına ilişkin anlaşmanın faturadaki fark ölçüsünde değiştirildiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uyuşmazlık, davalı tarafından davacıya satılan malların ayıp olduğundan bahisle ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir...
Davalının yetki itirazının yerinde olmadığı, davacının muayene ve ihbar külfetini yerine getirdiği, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen şeklin geçerlilik şartı olmayıp ispat şartı olduğu, davalı tarafa ulaşmış ve üzerine işlem tesis edilmiş mail ile ayıp ihbarının ispatlandığı, davalının mailleri ile ayıbı da kabul ettiği, davacının birkaç haftalık süre içerisinde kurulmuş ve çalışır vaziyette bırakılan makinenin buhar sistemini değiştirdiği ve hatalı bakım uyguladığını ispata yarar dosyada delil bulunmadığı, mahkemece ayıp nedeniyle satış bedelinin iadesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ancak birlikte ifa kuralı gereğince ürünün davalıya iadesine de karar verilmesi gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemleri-
Uyuşmazlık, tacir olan taraflar arasındaki hizmet sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık; davacının hesabındaki paranın kendi rızası ve talimatı dışında banka görevlilerince çekilip, dava dışı kişilere verildiğine ilişkin iddiasını ispatlayıp ispatlayamadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı bankanın davacı tarafça doğduğu iddia edilen zarardan dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı ve mahkemece asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..
Davacı yüklenicinin, TTK 18/2 maddesi hükmü uyarınca basiretli bir tacir olarak hareket etmekle yükümlü olduğu, davacı yüklenicinin içinde bulunduğunu iddia ettiği müzayaka haline karşın lehine hükümleri zarara sokan ikinci sözleşmeyi basiretli tacir olarak kendi iradesi ile imzaladığı, bu hali ile ilk sözleşme ile ikinci sözleşme arasında belirtilen farkın, aşırı yararlanma unsuru olarak edimler arasında bir oransızlık olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, davacı şirketin müzayaka halinin varlığına, davalı arsa sahibinin davacının zor durumundan, hiffetinden yahut tecrübesizliğinden yararlanmış olmasından bahsedilemeyeceğine-
Taraflar arasındaki taşıma sözleşmesinin imzalanmasından sonra UKOME kararı gereğince taşıma işini yapacak araçların Y. S. S. Köprüsünden geçme mecburiyetinin getirilmesi karşısında, sözleşmenin yapılması sırasında öngörülemeyen olağanüstü bir durumun (öngörülebilen bir hususun sonuçları açısından bir öngörülemezliğin) sonradan ortaya çıktığı ve buna bağlı olarak TBK 138'de öngörülen uyarlamanın ilk koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek uyarlamanın diğer koşullarının mevcut olup olmadığının incelenmesi gerektiği- "İstanbul ili dahilinde taşıma faaliyetinde bulunan davacı şirketin Y. S. S. Köprüsünün faaliyete geçebileceği ve köprünün faaliyete geçtiği zaman UKOME tarafından ticari araçların yeni köprüye sevk edileceği, dolayısıyla geçiş ücretlerinin değişeceği ve mesafenin uzayacağı hususlarını öngörülebilecek bir durumda olduğu, zira yapılan her yeni köprünün İstanbul trafiğini rahatlatmak amacıyla yapıldığı ve kamuoyuna köprünün açılacağı tarihin aylar evvelinden ilan edildiği gözetildiğinde köprünün açılması ve UKOME’nin ticari araçların yeni köprüye sevk etmesinin "öngörülemeyen veya öngörülmesi beklenmeyen hâl" olarak kabulünün mümkün olmadığı, sözleşmenin uyarlanması için gereken bu şartın oluşmaması nedeniyle uyarlamanın söz konusu olamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
6. HD. 27.12.2022 T. E: 2021/5839, K: 6107