Taşınmazın niteliğinin kesin olarak belirlenmesi yönünden yerel, teknik ve ziraatçi bilirkişiler aracılığıyla yeniden yerinde keşif yapılmak suretiyle bu yerin öncesi itibariyle niteliği, eylemli durum karşısında bu yerin meradan elde edilip edilmediğinin araştırılıp saptanması, öncesi mer'a olan bir yerin yasalarda belirtilen yetkili mercilerce niteliği değiştirilmedikçe özel mülkiyet konusu olamayacağının düşünülmesi, yukarıda işaret edilen esaslar çerçevesinde taşınmazın niteliği kesin olarak belirlendikten sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekeceği-
MK.nun 715. maddesinin kapsamında kalan; yararlanılması kamu-ya ait sular, tarıma elverişli olmayan araziler, kayalar, tepeler, dağlar, deniz kıyıları gibi devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, denetim, gözetim ve korunmasının Hazinenin görev ve yetki alanına girdiği, Hazinenin bu nitelikteki yerlere haksız elatanlara karşı elatmanın önlenmesi, tazminat, iptal ve tescil davaları açma hakkına sahip olduğu-
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olan kumocakları ve kumocağı niteliğini kazanmamış olan akarsu yatakları ve deniz kumlukları hakkında her türlü davayı açma yetki (ve görevinin) hazineye ait olduğu (Kumocağı olarak da işletilen nehir yataklarının, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, hazinenin izni dışında özel kişilerce buralardan yarar sağlanamayacağı)-
«Kural olarak mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi görevi adli yargıya ait olduğu, ancak 3621 sayılı Kanun’un 9. maddesi gereğince idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idari yargı tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin saptanması gerekeceği»ne dair İçtihadı Birleştirme Kararı-
Medeni Kanunun 715. maddesi kapsamına giren arazilerin, belediye imar plânı içersinde bulunması halinde, imar-ihya suretiyle iktisabının mümkün olmadığı öte yandan, zilyedliğin iktisap sağlaması için, ekonomik amaca uygun olması ve bu kullanımın “aralıksız” olarak tespit tarihine kadar sürdürülmesi gerektiği-
“Akarsu ve yatakları”nın aktif olarak kendilerinden yarar sağ-landığı sürece “kamu malı” sayılacakları, buna karşın suları çekilen, yatak değiştiren, kuruyan akarsu ve yataklarının “kamu malı” olma niteliğini kaybedecekleri, özel mülkiyete konu olabilecekleri-
“Yayla” (yaylak)ların, MK. 715 uyarınca “kamu malı” niteliğindeki taşınmazlar olduğu-
İçmeye ve yıkanmaya mahsus, şifalı sıcak ve soğuk maden sularının vilayet özel idarelerine ait olduğu-
“Dere yatağı”nın, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yer- lerden olduğu-
Çay yataklarının -kural olarak- Hazineye ait olduğu, zilyedlik yo-luyla kazanılamayacağı ancak çayın terk ettiği alan ve bu olaydan iti-baren tarım arazisi haline gelmişse, yahut taşlık ve çalılık olup da imar ihya edilmiş ve imar ihya yolu ile kazanılma şartları zilyed lehine oluşmuş ise, bu taşınmazın olağanüstü zamanaşımı yolu ile kazanılmasının müm-kün olduğu-