Kaydının güney hududu "Lebiderya" okumakla birlikte tespit sırasında kıyı ile tespit hudutları arasında tescil harici yer bırakıldığı anlaşıldığından bu hudut bakımından tapunun sabit ve genişletilmeye elverişli olmadığının söylenemeyeceği-
Kıyı kenar çizgisi içinde kalan kumluk yerlerin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve bu nedenle tesbit dışı bırakılması gereken taşınmazlar hakkında tesbit tutanağı düzenlenmiş olsa bile, yok hükmünde sayılan işlemlerin 10 yıllık hak düşürücü süreye tâbi olmayacağı–
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve bu nedenle tesbit dışı bırakılması gereken taşınmazlar hakkında tesbit tutanağı düzenlenmiş olsa bile, yok hükmünde sayılan işlemlerin on yıllık hak düşürücü süreye tabi olmayacağı – Kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumluk yerlerin de -tartışmasız- devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu–
TMK’nun 715. maddesine göre devletin hüküm ve tasarrufu altında olan deniz, göl ve akarsuların bütünleyici parçası olan kıyılarının özel mülkiyete konu edilmesinin, zamanaşımı ve zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmayacağı–
474 sayılı Yasanın uygulama alanı içine giren yerlerde, yani Kars, A.han, Artvin İlleriyle Kulp ve Iğdır İlçeleri ve Hopa İlçesinin K.paşa Bucağındaki arazilerde, mera, yaylak ve diğer köy orta mallarının ispatı için tanık dinlenemeyeceği, bu kuralın kesin olduğu, bu gibi yerlerde bir yerin orta malı olduğuna dair iddianın ancak belgelerle ispat edilmesi zorunluluğunun bulunacağı-
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve bu nedenle tespit dışı bırakılması gereken taşınmazlar hakkında tespit tutanağı düzenlenmiş olsa bile, yok hükmünde sayılan işlemlerin, önceki 766 sayılı Yasanın 31/2 ve halen yürürlükte bulunan 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddelerinde yazılı olan 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmayacakları, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kumluk yerlerin de devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu-
Kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi–
3402 sayılı Kanun’un 12. maddesinde düzenlenmiş olan on yıllık hak düşürücü sürenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlar için hazine tarafından açılacak davalarda uygulanamayacağı–
Orman ve orman toprağının zilyetlikle kazanılmasının ve özel mülkiyete konu olmasının mümkün olmayacağı-
Derenin aktif yatağı olmaktan çıkan veya derenin etkisi altında kalmayan bir yer haline gelen taşınmaza yirmi yıldan fazla süre ile tarım arazisi olarak tasarruf edilmesinin, zilyetlik yoluyla edinmeye imkan vereceği, ancak; halen kuzeyde ve güneyde devam eden aktif dere yatağının çekişmeli yerde genişlemesi ve suyun dağılması nedeniyle toprak taşımak suretiyle doldurulması, düzeltilmesi, aktif dere yatağı olmaktan çıktığını göstermeyeceği için imar, ihya ve zilyetlik nedeniyle edinilmesinin mümkün olmayacağı–