Nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümünün devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğu , ancak kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 10.12.1952 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
AİHM iyi niyetle edinilmiş ancak daha sonra tazmi­nat ödenmeden kamu mülkiyetine geçirilmiş tapu iptal olaylarına ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 no'lu Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiğini tespit ettiğini hatırlatır AİHM ayrıca ben­zer durumlarda tazminatın ödendiği emsal iç hukuk kararı bulunmayışını dikkate alacağı-
Kamunun yararlanacağı yerlerden olan kıyıda bir tapu kaydı oluşmuş ise, bu kaydın iptalinde hukuka aykırı bir durum yoktur; ancak, bu durumda, karşılıklı hak dengesinin sağlanması bakımından mülkiyet hakkı sahibi­ne tazmini bir bedel ödenmesinin gerekeceği-
Kamunun yararlanmasına mahsus kamu malların­dan olan cami ve müştemilatı, kamu tüzel kişileri dışında özel ve tüzel kişilerin mülkiyetine konu olamayacağı gibi, bu yerlerin yönetimi ve tasarrufunun da özel ve tüzel kişilere bırakılamayacağı-
Dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydında emvali metruke olduğu belirtildiğine göre, imar ihya, zilyetlik veya benzeri bir yolla gerçek kişiler tarafından kazanılmasının mümkün olmayacağı-
Hakkında hüküm kurulan H.U. taşınmaz üzerindeki binada bağımsız bölüm maliki olup, kendisine, açılan davada husumet yöneltil­memiş, dahili dava yoluyla davaya iştiraki sağlanmış olduğundan bir kimseye, dahili dava yoluyla taraf sıfatı kazandırılmayacağı ve onun hakkın­da hüküm kurulmasının da doğru olmadığı-
Dava konusu taşınmazın tespit tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre orman - çalılık yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılarak orman olduğu belirlendiğine göre, taşınmazın orman olmadığı hususu, ancak yörede yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilebileceği; bu durumda tahdidin kesinleşmesi tarihi zilyetliğin başlangıcına esas teşkil edeceği-
Doğal sit alanları ve 3. derece arkeolojik sit alanlarında bulunan taşınmazların, koşulları oluştuğunda zilyetlik yoluyla kazanılabileceği-
Belediye ve mücavir alan sınırları içinde olup, Bakanlıkça tespit edilecek alanlarda bulunan Hazineye ait taşınmazlardan, 31.12.2000 tarihinden önce üzerinde yapılanma olanların; öncelikle yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine satılmak ya da genel hükümlere göre değerlendirilmek üzere ilgili belediyelere bedelsiz olarak devredilmesi gerekeceği- Bu şekilde devredilen taşınmazların haczedilemeyeceği ve üzerinde üçüncü kişiler lehine herhangi bir sınırlı ayni hak tesis edilemeyeceği, bu taşınmazların, belediyelerce öncelikle talepleri üzerine yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine, rayiç bedel üzerinden doğrudan satılacağı-