Türk Medeni Kanununun 677 ve aynı kanunun 713/1 ve 5. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyetin 713. maddenin birinci fıkrasında belirtilen koşullar gerçekleştiği anda kazanılacağı-
Mahkeme tarafından verilen ‘tedbir kararları’nın ancak verildikleri konu, kişi ve süre ile sınırlı olduğu, kapsamlarının yorum yolu ile genişletilip daraltılamayacağı–
Tasarrufun iptali davasını kazanmış olan davacı- alacaklının bu ilamı asıl (borçlu hakkında yürüttüğü) takip dosyasına koyarak infaz ettirebileceği, ayrı takip konusu yapamayacağı–
İlam niteliğinde olduğu kanunda öngörülmemiş olan ‘ara kararları’na dayanılarak hükmedilen tedbir nafakaları hakkında, ‘ilamlı takip’ yapılamayacağı–
İcra mahkemesi kararlarının birbirlerine karşı “kesin hüküm” teşkil edecekleri (icra mahkemesi kararları ‘kural olarak’ kesin hüküm teşkil etmez ise de, bir önceki icra mahkemesi kararının kesinleşmesi halinde, bu kararın aynı konuda açılan ikinci davada kesin hükmün neticelerini doğuracağı)–
Hakkın özünden feragat edilmediği sürece, borcun ödenmiş olmasının icra mahkemesine yapılan itirazın esasının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği–
Her ne kadar icra mahkemesi kararları genel hükümlere göre yapılan yargılamalar yönünden “kesin hüküm” oluşturmaz ise de, aynı konuda icra mahkemesinde verilen önceki kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın daha sonra verilmiş olan icra mahkemesi kararına karşı “kesin hüküm” sonuçlarını doğuracağı–
Bir borçlunun, aynı takibin diğer borçlusuna yapılan tebliğ işleminin iptalini icra mahkemesinden isteyemeyeceği (yapılan şikayetin ‘aktif husumet yokluğu’ nedeniyle reddedilmesi gerekeceği)–
Borçlunun kesinleşmiş bir ilamla ‘mirasçı sıfatının bulunmadığı’nın belirlenmiş olması halinde, diğer mirasçıların mirasçı sıfatı bulunmayan borçlunun borcundan dolayı müflise ait mallar üzerine konulan haczin kaldırılmasını isteyebilecekleri; nizasız kaza kararlarının şekli bakımından kesinleşmiş olsalar bile, maddi hukuk bakımından kesin hüküm teşkil etmedikleri–