İcra mahkemesi kararlarının birbirlerine karşı “kesin hüküm” teşkil edecekleri (icra mahkemesi kararları ‘kural olarak’ kesin hüküm teşkil etmez ise de, bir önceki icra mahkemesi kararının kesinleşmesi halinde, bu kararın aynı konuda açılan ikinci davada kesin hükmün neticelerini doğuracağı)–
Hakkın özünden feragat edilmediği sürece, borcun ödenmiş olmasının icra mahkemesine yapılan itirazın esasının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği–
Her ne kadar icra mahkemesi kararları genel hükümlere göre yapılan yargılamalar yönünden “kesin hüküm” oluşturmaz ise de, aynı konuda icra mahkemesinde verilen önceki kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın daha sonra verilmiş olan icra mahkemesi kararına karşı “kesin hüküm” sonuçlarını doğuracağı–
Bir borçlunun, aynı takibin diğer borçlusuna yapılan tebliğ işleminin iptalini icra mahkemesinden isteyemeyeceği (yapılan şikayetin ‘aktif husumet yokluğu’ nedeniyle reddedilmesi gerekeceği)–
Borçlunun kesinleşmiş bir ilamla ‘mirasçı sıfatının bulunmadığı’nın belirlenmiş olması halinde, diğer mirasçıların mirasçı sıfatı bulunmayan borçlunun borcundan dolayı müflise ait mallar üzerine konulan haczin kaldırılmasını isteyebilecekleri; nizasız kaza kararlarının şekli bakımından kesinleşmiş olsalar bile, maddi hukuk bakımından kesin hüküm teşkil etmedikleri–
Velayeti babaya verilen küçüğün anneyle kişisel ilişki kurması uygun görüldüğüne göre, görevi, infaz işlemi sırasında yalnızca küçüğe psikolojik yardımda bulunmak olan uzmanın beyanına itibar edilerek, infaz işleminin yapılmaması, ilam hükmünü ortadan kaldırır nitelikte olduğu gibi, küçüğün anne veya babası ile kişisel ilişki kurmamasına, ancak mahkemece karar verilebileceği-
‘Kısa karar’ ile ‘gerekçeli karar’ arasında çelişki yaratılmış olması halinde; icra mahkemesince önceki ‘kısa karar’ ile bağlı olunmaksızın çelişkinin giderilmesi gerekeceği–