Davacının, ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesini ya da bedellerini talep ettiği, bu tür hukuki ilişkiler çözüme kavuştururken zamanaşımının başlangıcının boşanma kararının kesinleştiği tarihe göre belirlenmesi gerekeceği, şu halde; boşanma kararının kesinleştiği 01/10/2012 tarihinden eldeki davanın açıldığı 03/08/2015 tarihine kadar, TBK’nun 146. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı, bu durumda, mahkemece; işin esasına girilerek, tarafların tüm delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
3. HD. 26.09.2018 T. E: 5588, K: 9148-
Davacı tarafından ibraz edilen senet üzerinde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince imza incelemesinin yapıldığının, inceleme sonucunda imzaların taklidi kolay olması nedeniyle davalılara ait olup olmadığı hususunun tespit edilemediğinin bildirildiği, buna göre, raporun, sonuç doğurucu ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı, hal böyle olunca, mahkemece; Adli Tıp Kurumunun imza incelemesinde üst ve son mercii olmadığı gözetilerek, üniversitelerin güzel sanatlar bölümünden oluşturulacak bilirkişi heyetinden senetteki imzanın davalılar eli ürünü olup olmadığına ilişkin yeniden rapor aldırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekeceği-
Tanıkların beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı kadının, altınlarının davalı tarafça harcandığı yönündeki iddiasını ispat ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, öncelikle düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleri de değerlendirmek suretiyle, davacı tarafça varlığı kanıtlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davalı tarafından aksine inandırıcı delil ve olay gösterilmeyen davacı tanıklarının beyanlarının kabulüne değer görülmeyerek davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece; konusunda uzman bilirkişi tarafından eşyaların incelenmesinin sağlanması, davaya konu bu eşyaların eskime paylarının da gözönünde bulundurulması, değerlerinin saptanması, gerekirse keşif yapılması, bilimsel verilere dayalı, denetime açık rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, davalı yanın itiraz ettiği, uzman olmayan bilirkişi tarafından hazırlanan delil tespiti raporu doğrultusunda hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
3. HD. 12.09.2018 T. E: 2016/21849, K: 8404-
Mahkemece; kararın gerekçe kısmında, dosya kapsamına göre düğünde takılan 7 adet bilezik (20 şer gram), davacının babası tarafından takılan 1 adet bilezik (18 gram), 1 adet 14 ayar kelepçe bilezik(14 gram), 1 adet 14 ayar set (35 gram) , 10 adet çeyrek altın bedeli olan 19.836,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm kurulduğu, ancak, kararda belirtilen ziynetlerin miktar ve gramına göre yapılan hesaplama sonucunun, hükmedilen toplam ziynet bedeli ile uyuşmadığının görüldüğü, mahkemece, düğünde takılan 7 adet bileziğin tamamının 20 şer gram üzerinden hesaplanmadığı anlaşıldığından, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı- Davanın kısmen kabul edilmiş olması halinde HMK'nun 326/2 ve devamı maddeleri uyarınca, dava sırasında yapılan yargılama giderlerinin davanın kabul ve ret oranına göre taraflar arasında paylaştırılması gerekeceği-
3. HD. 12.09.2018 T. E: 2016/21304, K: 8383-
Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamayacağı, mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hakkın ayni olmayıp, şahsi alacak hakkı olduğu- Açıklanan bu kuralın istisnalarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtildiği-
Tasfiye alacaklısının ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamayacağı, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebileceği, bu kuralın istisnalarının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtildiği-