Temyiz edilen karar kesin olduğu hâlde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderildiği takdirde 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince dosyanın mahalline geri çevrilmesine gerek olmaksızın Hukuk Genel Kurulu tarafından temyiz talebinin reddine karar verilebileceği, bu İçtihadı Birleştirme Kararının temyiz yönünden de uygulanması gerektiği- Davacı vekili tarafından maddi tazminata ilişkin haklar saklı tutularak 1,00 TL manevi tazminat talep edildiği, özel Dairece davanın esastan reddine karar verildiği ve karara karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulduğu, bu durumda dava değerinin 2022 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından kararın miktar itibariyle temyizi kabil olmadığı-Yargısal faaliyet nedeniyle devlet aleyhine açılan tazminat davalarında Yargıtay ilgili hukuk dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği karar, belirtilen kesinlik sınırına (2024 yılı için 107.090,00 TL) tâbi tutulamayacağı,kesinlik sınırının söz konusu olabilmesi için öncelikle bir bölge adliye mahkemesi kararı bulunması gerektiği, inceleme konusu karar ise, Yargıtay ilgili hukuk dairesi tarafından bölge adliye mahkemesi sıfatıyla değil, ilk derece mahkemesi sıfatıyla verildiği, kararın kesin olduğunun kabul edilemeyeceği, miktar itibariyle sınırlamaya ilişkin iki hükümden birinin tercih edilmesi noktasında bir tereddüt varsa, hak arama özgürlüğü lehine yorum yapılması gerektiği, kanun yolunu sınırlandıran hükümlerin, istisnai düzenlemeler olduğu, istisnaların dar yorumlanmasının esas olduğu, aksi hâlde, temel hakların sınırlandırılmasında “kanunilik ilkesinin” ihlâl edildiği, yargıtay hukuk dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın kesinlik sınırı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği görüşünün karşı oy olarak benimsendiği-
Somut olayda fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle dava açılmış ise de; davacı vekili tarafından dava dilekçesinde “…İstinaf mahkemesince nisbi vekalet ücreti olarak hesaplanacak 13.714,34 TL’ye hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücreti olan 2.725,00 TL’ye hükmedilmiş olması nedeniyle aradaki fark 10.989,34 TL olduğundan bu miktar için tazminat talep edilmiştir…” temyiz dilekçesinde de “…Daire kararında da gösterilen AAÜT'nin 13/2 maddesine göre hükmedilecek olan vekalet ücreti 10.989,34 TL'yi geçemeyecektir…” şeklinde beyanda bulunularak talep açıkça belirlenmiş, Özel Dairece davanın reddine karar verilmiş ve dava konusu 10.989,34 TL maddi tazminat yönünden davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuş olup bu durumda saklı tutulacak başkaca bir hak bulunmadığından dava değerinin 10.989,34 TL olduğunun kabul edildiği ve değerin 2022 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kaldığı-
Dava değerinin 2023 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulmasının miktar itibarıyla mümkün bulunmadığı-
"İhbar olunan hakim tarafından verilen tedbir nedeniyle alınan bononun yasal unsurları taşımadığı, mahkemenin bono lehtarı olarak gösterilmesinin mümkün olmadığı, bononun teminat olarak kabulünün ve aleyhine tedbir kararı verilen kişinin muhtemel zararlarını karşılayacak mahiyette olmadığı, bu şekilde teminat alınması hukuka aykırı ise de; hukuka aykırılığın 6100 Sayılı HMK'nun 46. maddesinde sayılan durumlardan olmadığı, yargılama faaliyetine ilişkin kasti olduğu iddia ve ispat edilemeyen hukuki bir hata olduğu- Konkordato aşamasında verilecek tedbir ve diğer geçici hukuki korumaları özel olarak düzenleyen İİK'nun 287. ve devamı maddelerinde teminat karşılığı tedbir verilmesi öngörülmediği gibi davacının uğradığını iddia ettiği zararın teminat alınıp-alınmamasından kaynaklanmadığı, tedbir kararı verilmesinden kaynaklandığının iddia edildiği, verilen tedbir kararında ise açık bir hukuka aykırılık bulunmadığı, hukuka aykırılığın teminat türü ve şekline ilişkin olduğu anlaşılmakla HMK'nun 46 uyarınca açılan tazminat davasının reddi gerektiği-
Temyiz yolunda yeni vakıa ve delillerin Yargıtay tarafından incelenemeyecek olması karşısında duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlâli olarak değerlendirilemeyeceği- HMK 46'da sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından davanın reddi gerektiği-
HGK. 21.12.2023 T. E: 4-936, K: 1381
HMK m. 46'a dayalı tazminat istemi- Dava değeri 2023 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığı-
İstinafın iade kararı sonrası yeniden yargılama yapılarak verilen kararın kanun yolları denetimine tabi olduğu- HMK m. 46'da sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
HMK m. 46'da sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Temyiz kesinlik sınırının altında kalan karara karşı temyiz yoluna başvurulmasının miktar itibarıyla mümkün bulunmadığı-