Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yaptığı yargılama sırasında davacı vekilinin Daire Başkanı S. D.cioğlu hakkında hâkimin reddi talebinde bulunması üzerine reddi istenen Başkanın katılımı olmaksızın Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Heyeti tarafından Daire Başkanı S. D.cioğlu'na yönelik reddi hâkim talebinin reddine dair verilen ara karar, Yargıtay Kanunu’nun …. maddesi gereğince kesin nitelikte olduğundan, anılan ara karara karşı davacı vekili tarafından temyiz yasa yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı- 
Davacı vekilince "3.000,00TL" manevi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece davanın esastan reddine karar verilmiş ve reddedilen 3.000,00TL manevi tazminat yönünden davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuş olduğundan, dava değeri karar tarihi itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 25.000,00 TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulmasının miktar itibariyle mümkün bulunmadığı-
6100 sayılı HMK'nin 48. maddesinin 2. fıkrası gereğince Devlet aleyhine açılan tazminat davasına bakan mahkemenin bu davayı sorumlu hakime resen ihbar etmesi gerekeceği-
Davacının davaya konu tazminat talepleri değeri 2017 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 41.530,00TL’nin altında kaldığı anlaşıldığından anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığı-
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar, hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisinin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varıldığından, işbu davanın esastan reddine ve aynı yasanın 49. maddesi hükmü uyarınca davacının takdiren 500,00 TL disiplin para cezası ile mahkûmiyetine karar vermek gerektiği-
Hâkimin kararı ile doğduğu iddia edilen zarar arasında illiyet bağının bulunmadığı, hâkimin davacıya zarar vermek amacıyla, kasıtlı ya da ağır kusurla hareket ettiğine dair hiçbir delilin mevcut olmadığı, hâkimin önüne getirilen davada, maddi olay ve olguların kanıtlanıp kanıtlanmadığına ilişkin değerlendirmesi ve delilleri takdiri, hukuk kurallarını yorumu, açıkça keyfilik içermedikçe sorumluluğunu gerektirmeyeceği, hâkimin davacının “taraf” olduğu davada delilleri takdirinde ve ulaştığı sonuçta açık bir keyfilik ve kanuna aykırılık görülmediğinden davanın esastan reddine karar vermek gerektiği-
Hükmün tavzih edilmesinin istenilmiş olmasının, temyiz süresinin kesilmesini veya durmasını gerektirmeyeceği-
Bir davada taraf değişikliğinin, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olduğu- Maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği gibi, tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması durumunda da hakimin izniyle taraf değişikliği yapılabileceği- İradi taraf değişikliğine ilişkin hükme istinaden gerek davacı gerekse davalı tarafta, iradi taraf değişikliğinin yapılmasının mümkün olduğu-
Hakimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için HMK'nin 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da birkaçının gerçekleşmesi, hakimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu nedeniyle, davacı aleyhine kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten adalete ve yasalara aykırı karar verdiğinin tevil ve tesfire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi, hakimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerektiği-
Adi senede dayalı olarak yürütülen icra takibine karşı borçlunun açtığı menfi tespit dosyasında teminat karşılığında verilen tedbir kararının icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı olduğu, bu tedbirin, mahiyeti itibariyle tahsil aşamasına gelen paranın alacaklıya ödenmesini engellemeye ve dava sonucuna göre hareket edilmesine yönelik olup, takibin durmasına ve haciz yapılmasına engel teşkil etmeyeceği- Davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı- Hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan almasının doğal olduğu, bu halde tayin edilecek zararın asıl alacağın takip tarihine göre yüzde yirmi veya kırkından aşağı olamayacağı-