Yargıtay'ın istikrar kazanmış uygulamaları uyarınca, şartlar değişmediği ve özel gelişmelerin varlığı iddia ve ispat edilmedikçe hak ve nefaset ilkesine göre kiranın tespit edilmesinden sonraki üç yıl için arka arkaya endeks uygulanarak kira parası tespit edileceği, üç yıldan sonra ise yeniden hak ve nefaset ilkesine göre kiranın belirleneceği-
Dava konusu işyeri kiralanırken işyerinin bulunduğu iş merkezinin önemli ticaret merkezlerinden biri olduğu ancak alışveriş merkezlerinin hızla çoğalması nedeniyle önemini zamanla yitirdiği ve iş merkezinde pek çok işyerinin kapandığının anlaşıldığı, uyarlama şartlarının oluştuğu gözetilerek, kira parasının adalete uygun ve sözleşmenin başlangıcındaki adaleti sağlayıcı şekilde indirimine karar verilmesi gerekeceği-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, boşanma isteğinin reddi gerekeceği- Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği (TMK. mad. 174/1)- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK. mad. 174/2)- Kadının eğitim-öğretiminin devam ettiği dönemlerde özel bir öğrenci yurdunda çalışıp bir miktar gelir elde etmekle birlikte, boşanmakla yoksulluğa düşeceğinden uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekeceği (TMK. mad. 175)-
Affedilen ya da hoşgörü ile karşılanan olayların kusur tespitinde nazara alınamayacağı ancak bu olaylardan sonra eşi ve eşinin ailesine hakaret eden kadının kusuru yanında sık sık müşterek evi terk eden, birlik görevlerini yerine getirmeyen, hamile olan eşinin sağlık sorunları ile ilgilenmeyen, çocuğu aldır diyen, eşine şiddet uygulayan ve güven sarsıcı davranışlar içine giren kocanın daha fazla kusurlu olduğu- Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiş olduğundan, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği-
Maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılarak boşanma soncunda bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği-
Takdir edilecek miktarın, elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerekeceği-
Maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılarak, boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuz olup, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklandığından davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden isteğin reddi gerektiği-
Mahkeme kararına uyulmadığı ve kararın etkisizleştirildiği anlaşıldığından uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde ifade ettiği görüşe gereken önem ve değer verilmesi gerekeceği; bu itibarla idrak çağında bulunan çocuğun mahkemece dinlenmesi ve tercihinin sorulması, velayete ilişkin tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekeceği- Kadın yararına hükmolunan maddi tazminat az olup, hakkaniyet ilkesi (TMK. mad. 4) ile BK. mad. 42 dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat takdirinin gerektiği- Müşterek çocuk idrak çağında olup, yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde ifade ettiği görüşe gereken önem ve değer verilmesi gerektiğinden çocuğun mahkemece dinlenmesi ve tercihinin sorulması, velayete ilişkin tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesinin gerektiği- Müşterek çocuk için takdir edilen nafakanın gelecek yıllarda artırılmasının karara bağlanmasına ilişkin bir talebi bulunmamasına karşın, nafakanın, gelecek yıllarda artışına karar verilmesinin hatalı olduğu-