Şikayet konusu yapılan tebligatın TK’nun 10/2. maddesi gözardı edilerek borçluya önceden hiçbir tebligat çıkarılmadan ve yasal şartları oluşmadan doğrudan doğruya TK.'nun 21/2. maddesi gereğince çıkartılan tebligatın usulsüz olduğu, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği–
Feragat ettikten sonra yeniden katılma yolu ile temyiz isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı-Dava dilekçesi, 07.04.2010 tarihinde davalıya Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş ise de tebligat mazbaatında tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Tebligat Kanunu'nun 21. maddesi ile Tüzük'ün 28. maddesi uyarınca adreste bulunmama sebebi soruşturulmadığı gibi komşuya haber verilmemiş, bu kişilerin imzası alınmamış olduğundan, yapılan tebligatın usulsüz olduğu, davalı tarafın dilekçesinde, tebligatın usulsüz olduğu, tebligatın 15.06.2010 tarihinde öğrenildiği belirtilerek zamanaşımı def'inde bulunulmuş olduğundan, mahkemece, zamanaşımı def'inin süresinde yapıldığının kabulü gerekeceği- İş bedeli alacağının eserin teslimi anında muaccel olduğu, zamanaşımı süresinin de işin teslim edildiği anda başlayacağı ve kural olarak beş yıl olduğu-
Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davası-
Mahkemece davalının usulüne uygun şekilde duruşma gün ve saatinden haberdar edileceği, yokluğunda yargılamaya devam edilmeyeceği davalıya savunma hakkı tanınmadan hüküm kurulmayacağı, davalının mernis adresine (bilinen en son adresine davetiye çıkartılıp) usule uygun şekilde tebliğ yapılacağı, taraf delilleri toplanacağı-
Borçlu, tebliğin yapıldığı tarihte yurt dışında olduğundan yaylaya gittiğinden bahisle yapılan tebliğ usulsüz olup, tebliğ mazbatasındaki şerhin aksi resmi belge ile kanıtlandığından yapılan tebligatın usulsüz olduğu-
İpotek resmi senedinde geçen adres yetersiz yazılarak çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde ilanen tebligata esas alınamayacağı- Adresin meçhul olması halinde keyfiyetin, tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tespit edileceği, tebliğ çıkaran mercii, muhatabın adresini resmi veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine soracağı ve zabıta vasıtası ile tahkik ve tespit ettireceği- İlanen tebligatın başvurulacak son yol olduğu, adres araştırmasının geniş bir çerçeve içerisinde ele alınıp soruşturmanın çok yönlü yapılması (resmi ve hususi müessese ve dairelerden örneğin seçim kurullarından, vergi dairesinden araştırma yapılarak) ve bundan sonuç alınmaması halinde ilanen tebliğe gidilmesi gerektiği- Yalnızca Tapu Sicil Müdürlüğünden adres sorulmakla yetinildiğinden, borçlunun adresi zabıta marifetiyle tespit ettirilmeden ilanen tebligat yapılmasının isabetsiz olduğu- İİK. mad. 127 gereğince taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Davalı borçlu temyiz dilekçesinde tebligatın ticaret sicilinden sorularak öğrenilen adrese yapılması gerektiğini, mahalle muhtarına yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, bu hususla ilgili dava açıldığını, memur muamelesini şikayet edildiğini belirttiğinden davalı borçlu tarafından ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğüne ilişkin yapılan şikayet hakkında görülen davanın beklenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tebligatın davalı vekilinin kayıtlı olduğu barodaki kayıtlı adrese veya dosyaya sunduğu vekaletnamedeki adrese yapılması gerektiği-
Adresin iş yeri ya da ev adresi olup olmadığı araştırılması gerektiği ve iş yerinin ev olup olmamasına göre tebligatın aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, bunların bulunmaması halinde birlikte oturan aile efradına ya da hizmetçilerden birine yapılması gerektiği-
Davalıların işyerlerinde yapılan dava dilekçesi tebliğinin aynı işyerinde çalışıp çalışmadığı ve işyerindeki hangi sıfatıyla tebliğ edildiği belirtilmeksizin, asıl davanın diğer bir davalısı olan şahsa yapıldığı, ayrıca tebligat mazbatalarında Tebligat Kanunu'nun 20. maddesi hükmü uyarınca tebliğ yapılacak kişinin geçici olarak başka bir yere gidip gitmediği hususunda da bir açıklama bulunmadığı görülmüş olup anılan davalıların davaya katılamadığı bilindiğinden davalılara yapılan dava dilekçesi tebliğlerinin usülsüz olduğu-