Borçlu adına çıkartılan ödeme emrinin, muhatabın adreste tanınmadığından bahisle iade edilmesi üzerine, alacaklı vekilinin talebi üzerine borçlunun mernis adresine çıkarılan tebliğ zarfının üzerinde bulunan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine ilişkin mernis şerhinin yeterli olduğu, Tebligat Kanunu'nun anılan maddesinde aranan şartların oluştuğu ve dolayısıyla tebligatın usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği-
Tebliğ memurunun, muhatabın adreste bulunmama sebebini, adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden ve en yakın komşu durumdan haberdar edilmeden gerekçeli kararı muhtara tebliğ etmesi ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamlaması halinde, yapılan tebliğin usulsüz olduğu- İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı istinaf edene usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden, istinaf talebinin süresinde olduğu-
Taşınmaz satışlarında satış ilanının bir suretinin borçluya tebliğinin zorunlu olduğu ve satış ilanının tebliği, aykırı olarak yapıldığından ve dolayısıyla satış ilanı tebliği zorunluluğu bu hali ile yerine getirilmediğinden, bu hususun başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu ve bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddinin gerektiği-
506 ve 5510 s. Kanunlardan kaynaklanan ve dolayısıyla iş mahkemesinde görülmesi gereken prim alacağına ilişkin uyuşmazlıklarda 7201 s. Tebligat Kanunu hükümlerinin uygulanması ve prim alacağına ilişkin olarak yapılan takipler nedeniyle düzenlenecek ödeme emirlerinin 7201 s. Kanun hükümlerine göre tebliğ edilmesi gerektiği- Kanun veya Tüzüğe uygun düzenlenmeyen veya tebliğ edilmeyen tebligat usulsüz tebligat olduğu- Davacı adına babasına yapılan ödeme emri tebligatında babasının davacı ile birlikte aynı konutta oturup oturmadığının belirtilmemiş olması karşısında tebligatın usulsüz olduğu (7201 s. K. mad. 16)- Usulüne uygun bir tebligat yapılmadığından, ödeme emirlerinin iptaline ilişkin olarak açılan davanın 6183 sayılı Kanunun 58. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü gerektiği-
Dava konusu haczin gerçekleştirildiği ve davacının işyeri adresi olarak kullandığına dair vergi levhası sunduğu adres başka bir adres olmasına karşın,Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre işlem yapılarak davacı üçüncü kişinin mernis adresine takibin devamıbna ilişkin kararın tebliğ edildiğinin görüldüğü, ayrıca, tebliğ olunacak evrakı tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnamenin binanın kapısına yapıştırılmadığının da görüldüğü, buna göre, davacının bilinen adresine, daha önceden çıkarılmış ve tebliğ edilemeden iade edilmiş bir tebligat olmadığından, söz konusu adres mernis adresi de olsa doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre işlem yapılamayacağından tebligatın usulsüz olduğu- Bu durumda, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek davanın kaldığı yerden devamı ile tarafların iddia ve savunmaya ilişkin delilleri toplanarak sonucuna göre davanın esasına ilişkin hüküm kurulması gerekeceği-
Tebliğ memurunun, muhatabın adreste bulunmama sebebini, adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini tevsik etmeden ve haber bırakılan kişinin kim olduğu belirtilmeden, muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması ile tebliğ işlemini tamamlamasının usulsüz olduğu- İhale günü, ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmazların diğer hissedarları ile birlikte anlaşma yapılmak üzere gelindiği belirtilmiş ise de; söz konusu beyanlarda ihale yapılacağının öğrenildiği bilgisine yer verilmediğinden ve şikayetçinin muttali olduğunu beyan ettiği tarihten önce ihaleyi öğrendiği, yazılı delille de ispatlanamadığından istemin süresinde olduğu, tanık beyanlarına dayalı olarak istemin süreden reddedilemeyeceği-Taşınmaz satışlarında, borçluya, alacaklıya ve taşınmazın tapu siciline kayıtlı bulunan ilgililerine satış ilanının tebliğ edilmemiş olmasının veya usulsüz tebliğ edilmesinin; başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Satış bedelinin, taşınmazın muhammen bedelinin üzerinde olması halinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği-
Önceki adresinde bulunamayan sanığın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi olup olmadığının araştırılarak MERNİS adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2 maddesine göre tebliğ yapılması gerektiği, ancak MERNİS adresinin olmadığının tespiti halinde 35. maddeye göre eski adrese tebliğ işlemi yapılabileceği- Duruşma davetiyesinin sanığın yetkilisi olduğu anlaşılan borçlu şirketin ticaret sicilinde müseccel adresine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre usulsüz tebliği ile sanığın yokluğunda yargılama yapılarak savunma hakkının kısıtlanmasının hatalı olduğu- Sanığın yetkilisi olduğu borçlu şirketin müseccel adresinde yapılan zabıta araştırmasında, firmanın adreste bulundığu ve 2015 yılı içinde adresten ayrıldığı, Vergi Dairesi’nin müzekkere cevabına göre borçlu şirket hakkında re’sen terk işlemi uygulandığı buna rağmen şirketin ticaret sicilindeki kaydının faal göründüğü gözetilerek, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken, haciz işlemi uygulanmadığından bahisle beraat hükmü kurulmasının isabetsiz olduğu-
Dava dilekçesi, davalının "mernis" adresine tebliğe çıkarılmış olup bu adreste tanınmadığı belirtilerek evrakın muhtara teslim edildiği, davalının aynı tarihte hükümlü olarak cezaevinde bulunduğu, vasiye yapılması gereken tebligatın asile yapılmasının usulsüz olduğu- Öninceleme duruşma günü tebliğinin, davalı asılın tahliye olması nedeniyle usule uygun olmadığı -Yargılamanın devam eden aşamalarında davalı asıl adına tebligatların usule aykırı şekilde doğrudan mernis adresine yapılmaya devam edilmesinin hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil ettiği-
Somut olayda, davalıya yapılan ilk tebligatın konuttan geçici mi yoksa uzun süreli mi ayrıldığı belirtilmeden Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre muhtara bırakılmak suretiyle usulüne uygun olmadan yapıldığı, davalının yargılamaya katılmadığı, savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası'nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK'nin 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davanın tarafları, dinlenmek, iddia ve savunmaları alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesinin mümkün bulunmadığı, bu nedenlerle, davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek yargılama yapılması gerekirken, hukuki dinlenilme hakkına aykırı olarak yargılama sonucu karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalıya usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip hüküm kurulmasının doğru olmadığı-