"Muvakkaten başka yere gitme" kanunlarda ya da Yönetmelikte düzenlense dahi ne kadar süre ile ayrılmanın geçici ayrılma olarak kabul edileceğine ilişkin bir düzenleme olmadığı- Doktrin ve Yargıtay anlık, saatlik ayrılmaları değil de (hastaneye yatış, tatil, başka bir kente çalışmaya gitme gibi) bir iki günlük, haftalık, aylık ayrılmaları" geçici olarak ayrılma şeklinde yorumladığı- Somut olayda dava dilekçesinin davalı -karşı davacıya Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapıldığı ancak tebliğin geçersiz olduğu, davalıya verilen 30 günlük ek süre karşısında yetki itirazının süresinde yapıldığı belirtilmiş ise de, tebliğ evrakında muhatabın tatile gitmiş olduğu tespit edildiğine göre "muhatabın adresten muvakkaten ayrılması" hâli söz konusu olup bu durumda Tebligat Kanununun 21. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- Tebligat Kanunu 20. maddeye göre tebligat yapılabilmesi için de adreste Tebligat Kanununun 13, 14, 16, 17, 18. maddesinde yazılı kişiler (tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden biri; askeri bir birlik içindeki erbaş ve erlere yapılacak tebliği almaya yetkili kişiler kıta komutanı ve kurum amiri gibi en yakın üstü; tebliğ yapılacak adresin "konut" olması durumunda muhatap adına tebliğ almaya yetkili kişi aynı konutta oturan ehil, görünüş itibariyle 18 yaşını doldurmuş kişiler veya hizmetçileri; belli bir yerde meslek ve sanatını icra edenlerin o yerde bulunmaması halinde tebliğ almaya yetkili kişiler o yerde sürekli çalışan memur veya müstahdemleri, onlarda yoksa aynı konutta sürekli oturan kişileri veya hizmetçileri; muhatabın otel, hastane, pansiyon, fabrika, istirahat evi, öğrenci yurdu gibi içine serbestçe girilmeyen veya aranılanın kolayca bulunması mümkün olmayan bir yerde bulunması halinde de tebliğ almaya yetkili kişiler; o yeri idare eden veya muhatabın bulunduğu kısmın amiri ) tarafından muhatabın muvakkaten başka yere gittiğinin belirtilmesi gerektiği ancak Kanunda bu kişiler arasında "komşu" sayılmadığından eldeki davada dava dilekçesinin tebliğine ilişkin işlem usulsüz olup geçersiz olduğu-
Mahkemece, borçlu adına çıkarılan duruşma davetiyesine ilişkin tebligatın incelenmesinde muhatabın çarşıda olduğu şerhi düşülerek tebligatın muhtarlığa yapıldığı ancak, tebliğ memuru tarafından tebligat mazbatasına, borçlunun çarşıda olduğuna ilişkin beyanda bulunan kişinin adı ve soyadının yazılmadığı, kim olduğuna dair hiçbir bilginin belirtilmediği anlaşılmakla tebligatın bu haliyle Tebligat Kanunu'nun 21/1 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddeleri gereğince usulsüz olduğunun anlaşıldığı, o hade borçluya usulüne uygun duruşma günü tebliği bulunmadığından mahkemece, borçlunun duruşmada hazır olmadığından bahisle dosyanın işlemden kaldırılması ve devamında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Borçlunun adresine Tebligat Kanunun 10. maddesine göre tebliğ edilen bir tebligat olmadan doğrudan satış ilanının muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre yapılan tebligatın usulsüz olduğu- İİK.127 maddesinde satış ilanının taşınmazın tapu sicilinde kayıtlı ilgililere nasıl tebliğ edileceğini düzenlediği; bu düzenlemenin borçluyu kapsamadığı- Satış ilanı tebliğ edilememesi halinde ihalenin feshi şikâyet süresinin hükmü ıttıla tarihinden başlayacağı, bu sürenin ihaleden itibaren bir seneyi geçemeyeceği- Şikayetçi tüm tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürdüğünden usulsüz tebligat ile şikâyetçinin ihaleye muttali olduğu ve bu tarihten itibaren şikâyet süresinin başladığı-
Dava dilekçesine ilişkin tebligat dava dilekçesinde davalı adresi olarak gösterilen adresinde aynı iş yerinde personel olan kişi imzasına tebliği edilmiş ise de, davalı iş veren temsilcilerinin tebliğ yapıldığı anda iş yerinde bulunup bulunmadıkları, bizzat tebligatı alamayacak durumda olmaları halinde kendilerinden sonra gelen kimsenin bulunup bulunmadığının araştırılmadığı, duruşma günü usulüne uygun tebliğ edilerek, tarafların varsa sunacakları delillere göre bir karar verilmesi gerektiğinden, dava dilekçesi davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden yargılamaya devam edilerek hüküm verilemeyeceği-
Tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerektiği, davalı adına çıkartılan isticvap davetiyesinin Tebligat Kanunun 21/2 maddesine göre yapıldığına dair tebligata şerh verillmişse de, tebligat parçası incelendiğinde, komşunun ad ve soyadının söz konu tebligat parçasında yer almadığı anlaşıldığından, isticvap davetiyesinin usulsüz olduğu- 01.04.2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde, TBK. mad. 344/1 ve 2 gereğince bu sözleşmede belirlenen aylık 265 TL’lik kira bedelinin yıllık ÜFE oranında arttırılması gerektiğinin de gözetilmesi gerektiği- Mahkemece, davalıya çıkartılan isticvap davetiyesinin usulsüz olduğu görüldüğünen, davalı tarafa usulüne uygun isticvap davetiyesinin sağlanması, taraflar arasındaki kira ilişkisi çerçevesinde gerekli beyanlarının alınması, kira sözleşmesinde belirlenen aylık 265 TL’lik kira bedelinin de 12 aylık ortalama ÜFE oranında artırılması gerektiği de gözetilmek suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi gerektiği-
İlamlı takipler bakımından, kural olarak, ilamın kesinleşmesinin gerekmediği; ancak bazı istisnai durumlarda, ilamın kesinleşmedikçe icraya konulamayacağı- Menfi tespit konulu ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağı; menfi tespit isteminin yargılama aşamasında istirdat davasına dönüşmesi halinde de kesinleşme şartının aranacağı-
Borçluya yapılan satış ilanı tebliğ belgesinin incelenmesinde; tebligat parçasında, haber verilen komşunun adı bulunmadığından, satış ilanı tebliğinin Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre usulsüz olduğu- İİK. mad. 127 gereğince taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olmasının veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Davalıların, şirkette yönetici, denetim kurulu üyesi, ortak ve hizmet akdi ile çalışan personel oldukları ileri sürülerek davanın açıldığı gözetildiğinde öncelikle davacıdan, kendilerine usulüne uygun olarak tebligatın yapılmadığı davalıların T.C. kimlik numaralarını tespite yarar bilgilerin istenmesi, yerleşim yeri adreslerinin belirlenmesi, adresleri bu yolla tespit edilemeyen davalıların zabıtadan, resmi ve hususi müesseselerden adreslerinin tespitine çalışılması, ayrıca dosyada geçerli vekaletnamesine rastlanmayan davalılar adına tebligatın yapıldığı vekiller için düzenlenmiş vekaletnamelerinin ibrazının sağlanması, aksi halde tebligatların davalılar adına gönderilmesi gerektiği-
Davalının dava dilekçesinde gösterilen adresine tebliğe çıkarılan dava dilekçesinin ve ön inceleme duruşma gününü içeren tebligatın davalının adreste tanınmadığı gerekçesiyle tebliğ edilemediği, aynı adrese tebliğe çıkarılan gerekçeli kararın da aynı nedenle tebliğ edilemeden iade gelmesi üzerine bu kez davalının Mernis Adresine usulüne uygun tebliğ edildiği, davalının gerekçeli kararın tebliği ile davadan haberdar olduğu ve süresi içerisinde temyiz kanun yoluna başvurduğu anlaşılmakla, dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmesi, davalıya beyan ve itirazlarını sunabilmesi açısından imkan tanınması, bildirdiği delillerin toplanması, ondan sonra işin esası hakkında bir hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Dava dilekçesi tebliği, ilk olarak davalı yüklenici şirketin dava dilekçesinde bildirilen adresine yapılmış olup, tebligat evrakı iade edildikten sonra doğrudan Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından bildirilen adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunun 35. maddesine göre usulsüz yapıldığından, mahkemece, öncelikle davalı şirketin dava dilekçesinde belirtilen adresine tebligat çıkarılması, bu adreste bulunmadığının tespit edilmesi halinde, davalı şirketin ticaret sicil müdürlüğünden kayıtlı adresi sorulması ve tebligat bildirilen bu adrese yapılması gerektiği- Bu şekilde de davalı şirkete tebliğ yapılamadığı takdirde, Tebligat Kanununun 35. maddesine göre işlem yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Diğer davalının ise mernis adresi “Almanya Federal Cumhuriyeti” olarak görünmesine karşın yurt dışı adresi araştırılmaksızın ilanen tebliğ yapılmak sureti ile davanın görülmesinin usul ve yasaya aykırı olup taraf teşkili tam olarak sağlanmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu-