Davalıya yapılan tebligatlar TK 21/2. maddesine göre yapılmış ise de tebligatın yapıldığı adres davalının mernis adresi olmadığı gibi, tebliğ evrakının üzerinde de TK.'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair kayıt düşülmediği, bu haliyle yapılan tebligatların geçersiz olduğu ve taraf teşkili sağlanamadığından davalının savunma hakkının kısıtlandığı-
Bölge Adliye Mahkemesi; kefalet sözleşmesi Alman Hukuku'na tabi olarak düzenlenmiş ise de taraflar uyuşmazlık halinde uygulanacak hukukun belirlenmediği, davacının davasını açarken hukuki sebep olarak Türk kanun maddelerine dayandığı, davalının ise davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde TBK’nın olaya uygulanmasını talep ve kabul ettiği göz önüne alındığında davanın her iki tarafının TBK’nın dolayısıyla Türk Hukuku'nun uygulanmasında mutabık oldukları yönünde karar vermiş ise de Yargıtay 11. HD'nin davacı şirketin Almanya'da kurulmuş olduğu, davalının da yurtdışında ikamet ettiği, sözleşmenin Köln/Almanya'da akdedildiği, taraflarca sözleşmede açık bir hukuk seçimi yapılmadığı anlaşılmış olup, bu nedenle yabancılık unsuru bulunan sözleşmeye Alman Hukuku'nun uygulanıp uygulanamayacağının Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun kapsamında tartışılmadan Türk Hukuku'nun uygulanması suretiyle sonuca varılmasının doğru olmadağı kanaatinde olduğu-
Öncelikle bilinen en son adrese tebligat yapılacağı, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın 5490 Sayılı Kanun'a göre adres kayıt sistemindeki adresinin bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılacağı açıklandığından, en son bilinen 17 No’lu adrese kıymet takdiri ya da satış ilanı tebliğe çıkarılmadan farklı adres olan 15 No’lu adrese tebliğ yapılmasının TK.'nun 10. ,21/1. ve Tebligat Yönetmeliğinin 16/2. maddelerine göre usulsüz olduğu-
Beyanda bulunan komşunun açık kimliğinin tebliğ mazbatasında gösterilmediği durumda, tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği fakat bulamadığı hususunun belgelenmediği, yapılan işlemin tebliğ memurunun soyut beyanından ibaret kaldığı bu haliyle sanıklara yapılan tebligatın usulsüz olduğu cihetle sanıklar vekilinin öğrenme üzerine vermiş olduğu bila tarihli dilekçenin süresi içerisinde kabul edilip itirazın esasına ilişkin karar verilmesi gerektiği-
Davada taraf teşkilinin, dava koşulu olduğu gibi, dava dilekçesinin yasaya uygun biçimde davalıya tebliğ edilmemesinin, savunma hakkını ortadan kaldıracak nitelikte bir usul hatası olduğu- Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre bilinen son adrese tebligat çıkarılıp, tebliğin yapılamaması halinde Tebligat Kanunu’nun 21/son maddesi gereğince tebliğin yapılması gerekmekte olup, mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmişse de yargılama sırasında davalıya daha önce Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi gereğince tebligat çıkartılmadığı, doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi ve gereğince tebligat çıkarıldığı, taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapıldığı, bu suretle davalının hukuki dinlenilme hakkı ihlal edildiği, bu nedenle mahkemnin esasa iişkin karar vermesinin hatalı olduğu-
Gerekçeli karar tebligatlarının, Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesi gözardı edilmek suretiyle, davalıların adreste bulunma sebebi yazılmadan ve yasal şartları oluşmadan ilk seferde doğrudan doğruya Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapılmasının usulsüz olduğu-
Tebligat Kanunu, yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra; gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yolun benimsendiği, bu değişikliğe göre; muhatabın adres kayıt sistemindeki adresine, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi uyarınca, doğrudan tebligat yapılmasının mümkün olmadığı, muhataba çıkarılan ilk tebligatın, bilinen veya gösterilen adresine yapılacağı, buna göre; ilk defa bildirilen adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark olmadığı, her iki adresin de Tebligat Kanunu'nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adres olduğu, bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde; Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebligatın çıkarılacağı- Davalılara yapılan gerekçeli karar tebligatlarının, ilke ve kurallara aykırı olarak, Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesi gözardı edilmek suretiyle, davalıların adreste bulunma sebebi yazılmadan ve yasal şartları oluşmadan ilk seferde doğrudan doğruya Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre yapıldığı ve usulsüz olduğundan; Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde gerekçeli kararın tebliği sağlanarak ve yasal temyiz süresi beklenildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere, dosyanın mahalline iade edilmesi gerektiği-
Borçlunun ödeme şartını ihlal suçundan sanığın mernis adresine çıkarılan tebliğ muhtara teslim edilmiş ancak mazbatada ihbarnamenin en yakın komşu, kapıcı ya da yöneticiye haber verildiğine dair bilgi bulunmuyorsa sanığa yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Takip kesinleşmeden ve de yasal sürelerden feragat edilmeden düzenlenen taahhütün de geçerli olmayacağı-
Önce bilinen en son adres esas alınarak Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun'un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adrese; tebligata, Tebligat Kanunu’nun 23/1-8 ve yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği-
Davalıya yapılan gerekçeli karar tebliğinin TMK.m.21/1 uyarınca yapılmış olmasına rağmen muhatabın işte olduğu bilgisi alınan komşunun ismi tebligat parçasından anlaşılamıyorsa usulsüz olduğu- Diğer davalılara yapılan gerekçeli karar tebliğinin yukarıda açıklanan ilke ve kurallara aykırı olarak TK'nun 10/2. maddesi gözardı edilerek doğrudan doğruya TK'nun 21/2. maddesine göre yapılmasının usulsüz olduğu-