Borçlu ile amcası arasında hangi ilişkiden kaynaklandığı yönünde bir delil sunulmayan ipotek ilişkisinin hayatın olağan akışına uygun düşmediği- İpoteğin kaynağı borç ilişkisi ve yapılan ödemelerin usulüne uygun delillerle ispat edilemediği uyuşmazlıkta, ipoteğin davacının şufa hakkını ortadan kaldırmak amacı ile muvazaalı olarak yapıldığının kabulü ile ipoteğin iptaline karar verilmesi gerektiği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekeceği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği, dava dayanağı ........... İcra Müdürlüğü'nün .......... sayılı dosyasından takip yapıldığı ve takibin kesinleştiği ancak borçlu adresinde yapılmış bir haciz olmadığı gibi sonradan kesin aciz belgesi de sunulmadığından, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının görülmesi için gerekli aciz belgesinin temyiz aşaması da dahil her aşamada ibrazının mümkün olduğu- Mahkemenin borçlunun satış tarihinde mali durumunun iyi olduğu bu nedenle taşınmazları mal kaçırma amacı ile satmasının mümkün olmadığı yönündeki gerekçesinin isabetsiz olduğu- İİK. mad. 278/3-1'de belirtilen akrabalar arasında yapılan satış bağış niteliğinde olup iptali gerektiği, maddede geçen 2 yıllık sürenin dolması nedeni ile bu maddenin uygulanma imkanı yok ise de, borçlunun baldızı ve kardeşlerinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğundan, İİK. mad. 280 uyarınca, tasarrufun iptali gerektiği- Akit tablosunda borçlu ile adresi aynı olan ve inşaat işi ile uğraşan borçlunun demir aldığı kişinin İİK. mad. 280 uyarınca borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu- Dava esastan reddi halinde, davalı lehine, borç miktarından daha düşük olan taşınmaz değeri üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
İİK mad. 277 uyarınca açılan tasarrufun iptali davaları ile TBK mad. 19'a dayalı olarak açılan danışıklı işlemin iptaline ilişkin davalarında, somut olaya göre asıl amacın alacağın tahsilini sağlamak olduğu, bu durumda davacının muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davası açabilmesi için bir alacağının olması gerektiği- Somut olayda taraflar arasındaki boşanma davası sonucunda davacı lehine nafaka ve tazminata hükmedildiği gibi davacı dava dilekçesinde katkı payı alacağı iddiasında bulunmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı-
Muvazaa nedeniyle iptal davası-
Tasarrufun iptali koşullarından birinin de dava dayanağı takibin gerçek bir alacağa ilişkin olması olduğu- Alacaklı hakkında tefecilik ve tehdit suçundan dolayı dava açıldığının anlaşıldığından ve davalı bu senedi kefil olarak imzaladığı için verilecek karar onun yönünden de hüküm ifade edeceğinden, ceza dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılarak, takip dayanağı alacağın gerçek olduğunun anlaşılması halinde şimdiki gibi davanın kabulüne aksi durumda ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufların, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği, ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların, sınırlı olarak sayılmış olmadığı- Borcun doğum tarihinin tasarrufta önce olup olmadığının net olarak tesbiti yapılarak, tasarruftan sonra olması halinde davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi, aksi durumda ise tanık beyanlarından borçlu ve üçüncü kişi davalının satıştan önce birbirlerini tanıdıkları anlaşıldığından , İİK'nun 280. maddesine göre borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken şahıslardan olup olmadığının değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı, bu kişilerin zorunlu dava arkadaşı olduğu- Bu tür davaların dinlenme koşullarından birinin iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması olduğu, davacı vekili dava dilekçesinde takip konusu borcun iptali istenen tasarruftan önce doğduğunu belirttiği, uygulamada alacak- borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların keşide tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, bu yönde beyanda bulunan tanıkların beyanlarının netleştirilmesi ve borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde edeceği ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalının üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği(İİK.md.283/1), bu nedenle iptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması,borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması,iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekeceği- Mahkemece belirtilen hacizlerdeki istihkak iddiaları ve dava sonuçları ile haczedilen bu malların akıbetinin araştırılarak,gerektiğinde bekletici mesele yapılarak, borçlunun aciz halinin varlığı ve yokluğunun net bir şekilde saptaması yapıldıktan sonra aciz halinin olmadığı yani haczedilen malların alacağı karşılayacağı saptandığı takdirde davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasında; davalı şirketlerin kurucuları, iştigal konuları ve faaliyet adresleri itibariyle aralarında organik bağ olduğu, ....Şti.'nin davacıya borcu olduğunu diğer davalı ..Şti.'nin bildiği veya aralarındaki bağ nedeniyle bilmesi gerekeceği, davalılar arasında dava konusu taşınmazın satış işlemine ilişkin fatura düzenlenip bedelin davalı ... şirketinin ortağının cari hesabına borç kaydedilip ödendi kaydının davalıların ticari defterinde yazılı olduğu, buna karşılık davalılar arasında para alışverişine dair herhangi bir kayda rastlanmadığı, taşınmaz satışının nakit para veya kredi ile yapılması mutad olup cari hesaba borç olarak kaydı şeklinde bedelin ödenmesinin mutad dışı bir durum olduğu hususları birarada değerlendirildiğinde, davalılar arasında yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu- Çek yönünden, borcun doğum tarihinin keşide tarihinden önce olduğunun davacı tarafça ispatlanamamış olmasına halinde, borcun çekin keşide tarihli itibariyle doğmuş olduğunun kabul edileceği, iptali istenen tasarrufun ise borcun doğum tarihinden önce yapılmış olması nedeniyle bu alacak yönünden muvazaa iddiasının dinlenemeyeceği- Diğer bono yönünden ise; davanın kısmen kabulü ile; taşınmaz satış işleminin icra dosyasındaki takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere iptaline ve davacıya cebri icra yetkisi tanınmasına karar verileceği-