İsteyen her kişi adına düzenlenmesi olanaklı, borcun doğumundan sonra düzenlenmiş bulunan fatura ile adi yazılı olarak taraflar arasında düzenlenmiş kira sözleşmesinin yasal karinenin aksini ispata yeterli olmadığı-
Davalı 3. kişi şirket ile davadışı borçlu şirketin aynı alanda faaliyet göstermeleri ve ortaklarının kardeş olması nedeni ile organik bağ içinde olmalarının tek başına muvazaayı göstermeyeceği-
Dava konusu haciz, borçlu şirketin eski faaliyet adresinde yapılmış olup haciz esnasında borçlu şirket adına birçok evrak bulunduğu, somut olayda, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulünün gerekeceği, bu yasal karinenin aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilmesinin gerekeceği, davacının dayandığı her zaman düzenlenmesi mümkün olan ve borcun doğumundan sonraki tarihi taşıyan faturalar ile borçlunun taraf olduğu adi nitelikli kira sözleşmesinin karinenin aksini ispata yeterli olmadığı, sunulan vergi levhası ise haciz adresinden farklı bir adrese ilişkin olup, 13.06.2012 tarihli yoklama fişi içeriğine göre de davacı şirketin haciz adresinde şube faaliyetine takip tarihinden sonra başladığı, mahkemece bu hususlar gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davacı 3. kişi şirketin dayandığı, her kişi adına düzenlenmesi mümkün olan faturaların mülkiyet karinesinin aksini ispat için yeterli olmadığı, üstelik söz konusu faturaların borcun doğum tarihinden hatta takip tarihinden sonraki tarihli olduğu ve malın ayırt edici özelliği de belirtilmediğinden, mahcuza ilişkin olup olmadığının kesin bir şekilde tespit edilemediği, ayrıca, davacının buradaki faaliyetin haciz tarihinden önce başladığını iddia ederken, bir kira sözleşmesi dahi sunamadığı, sunduğu vergi levhasının ise beyana dayalı olarak düzenlenen her zaman temini mümkün belgelerden olduğu, bundan ayrı, davacının dava dilekçesinde borçlu şirket ortaklarından M.M.'nin eniştesi olduğunu beyan etmesi karşısında, davacı 3. kişi ile borçlu şirket ortakları arasında akrabalık ilişkisi bulunduğunun da açıkça anlaşıldığı, bu koşullarda, istihkak iddiası kanıtlanamamış olup istihkak iddiasının, alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla danışıklı olarak ileri sürüldüğünün ve muvazaalı işlemler yapıldığının kabulünün gerekeceği-
Dosyada bulunan ticaret sicil kayıtlarına göre ortaklık yapıları bakımından davacı şirket ile davalı borçlu şirket arasında organik bağın bulunduğunun belirlenmiş olmasına göre, mahkemece, 'davanın reddi' kararının yerinde olduğu-
Haciz mahallinde borçluya ait çok sayıda evrakların bulunması sebebiyle İİK'nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulünün gerekeceği, bu sebeple, ispat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip olan üçüncü kişinin delillerinin ispat yükünü karşılayıp karşılamadığının ve aleyhine olan karineyi çürütüp çürütemediğinin irdelenmesinin gerekeceği, davalı 3. kişinin, eldeki davada delil olarak işyeri su faturasına, KDV tahakkuk fişi fotokopisine, 13.01.2011 tarihli faturaya ve tanık beyanlarına dayandığı, ancak su faturası ve tahakkuk fişinin haciz tarihinden sonraki dönemlere isabet ettiği, sunulan faturanın da her zaman düzenlenmesi mümkün belgelerden olup istihkak davalarında güçlü delil teşkil etmeyeceği, davalı 3. kişinin dayandığı deliller ile alacaklı lehine olan karinenin aksini ispat edemediği-
İİK’nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulünün gerekeceği, bu yasal karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilmesinin gerekeceği, adi nitelikli kira sözleşmesi gibi belgelerle yasal mülkiyet karinesinin aksinin ispat edildiğinden söz edilemeyeceği gibi, yine her zaman sağlanması mümkün olan ve borcun doğumundan sonraki tarihi taşıyan faturanın karinenin aksini ispata yeterli olmadığı-
Borçlu ile alacaklının danışıklı sözleşme veya belgelere dayanarak, muvazaalı olarak birlikte hareket etmesi; çeşitli sebeplerle aralarında borç ilişkisi bulunmadığı halde alacaklının gerçekte olmadığı halde alacaklıymış gibi icra takibine başladığı durumlarda, bir kişinin, yasaların kendisine verdiği hakkı kötüye kullanarak yarar elde etmesi, iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından, bu durumlarda, davacı üçüncü kişinin, istihkak davası içinde muvazaa iddiasında bulunarak, muvazaa iddiasını muvazaalı işlemin tarafı olmadığından tanık ve yemin dahil her türlü delille ispat edebileceği- Geçerli bir borç ilişkisinin varlığının, istihkak davasının görülebilmesi için şart olduğu- Mahkemece, öncelikle davacı üçüncü kişinin takibe dayanak borç ilişkisinin muvazaalı olduğu yönündeki iddiasının değerlendirilerek, bu konuda tarafların tüm delilleri toplanarak, bunun yanı sıra, bonoda yazan "nakden" kaydı da gözetilerek ve "nakden" kaydının aksinin iddia edilmesi halinde ispat külfeti de değerlendirilerek, alacaklının borç ilişkisinin doğduğu zaman itibariyle ekonomik durumunun ve takibe dayanak bonodaki miktar itibariyle ticari iş yapabilme olanağının bulunup bulunmadığının araştırılması, bu kapsamda gerek görülürse zabıta araştırması yapılması, banka kayıtlarının, borçlu şirket kayıt ve defterlerinin araştırılması gerektiği-
Davacı, mahcuz malların kendisine ait olduğunu gösterir herhangi bir faturayı da dosyaya sunmamış olup, kira sözleşmesinin bedelsiz yapılmasının da davacı ile borçlular arasında muvazaalı işlem bulunduğu kanaatine yol açtığı, ezcümle, davacının dayandığı deliller ile alacaklı lehine olan karinenin aksini ispat edemediği, bu değerlendirmeler ışığında; eldeki davada mülkiyet karinesi borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olup, davada ispat yükünün davacı üçüncü kişide olduğu dosyaya sunulan deliller ile istihkak iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermek gerekirken mülkiyet karinesi hatalı değerlendirilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Borçlu ile üçüncü şahısların hacze konu taşınır malı birlikte ellerinde bulundurduğu, İİK'nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğu-