Takip borçlusu ile davacı üçüncü kişi bankanın imzaladığı kredi sözleşmesinin eki niteliğindeki belgede, "borçlunun işvereninden doğmuş/doğacak maaş, ücret ve ikramiye alacaklarının 1/4'ü ile diğer tüm ücretlerin tamamının süresiz olarak rehnedildiği, bankanın herhangi bir ihbara gerek kalmadan takas ve hapis hakkının bulunduğu" kabul edilmiş olduğından, davacının dayandığı rehin ve hapis hakkının anılan kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğunun ve alacaklı bankanın borçluya karşı ileri sürebildiği rehin hakkını, borçlunun alacaklısına karşı da istihkak iddiası ile ileri sürebileceğinin kabul edilmesi gerektiği- TMK. mad. 881 uyarınca, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği- Rehin sözleşmesinin iş hukuku yanından, TTK., TBK., İİK. hükümleri de gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi ve davacı bankanın, dayanak rehin sözleşmesinin davalıya ödenen kıdem tazminatını da kapsadığının kabulü gerekeceği- Sıra cetveli düzenlenmesi konusunda talep olmamasına karşın, sıra cetveli düzenlenmesi için icra müdürlüğüne talimat verilmesinin isabetsiz olduğu-
Haciz mahallinde bulunan borçluya ait vergi levhası ve aracın, üçüncü kişinin istihkak iddiasına dayalı uyuşmazlıkta, borçlu dolayısıyla alacaklı yararına mülkiyete karine teşkil edeceği ve bu karinenin aksinin ancak güçlü ve inandırıcı delillerle ispat edilebileceği- Borcun doğumundan sonra üçüncü kişi adına kesilen fatura, adi nitelikli kira sözleşmesi ve haciz adresine ait olmayan vergi levhasının karinenin aksini ispata yeterli olmayacağı- Danışıklı işyeri devrinin söz konusu olduğu durumda, devir alan üçüncü kişinin de işletmenin borçlarından sorumlu olduğu- Haciz mahallinde daha önce borçlunun faaliyet gösterip, kardeşi olan üçüncü kişinin borçludan sonra faaliyete devam etmesinin danışıklı işyeri devri niteliğinde olabileceği-
Davacı ve borçlu şirketlerin aynı alanda faaliyet göstermeleri ve ortaklarının soyadlarının aynı olması nedeni ile organik bağ içinde olmaları tek başına muvazaayı göstermeyeceği- İspat yükü altında olan üçüncü kişinin mahcuza ilişkin sunduğu faturanın ticari defterlerde kaydının bulunduğu, ödemelerin yapıldığı, mahcuza uyduğu yönünde bilirkişi tarafından görüş beyan edildiği görüldüğünden, mahkemece ticaret sicil ve vergi kaydını getirterek faaliyet adreslerinin belirlemesi, satıcı firmanın ticari kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, davacının ticari kayıtları üzerinde yaptırılmış bulunan inceleme sonuçları ile karşılaştırmak, fatura gerçekse bu kez alanında uzman bilirkişi eşliğinde yapılacak keşif incelemesi ile mahcuzun tüm ayırt edici özelliklerini belirleyerek fatura kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davacı üçüncü kişi şirket ile davalı borçlular ve dava dışı kişiler arasındaki organik bağın tereddütsüz şekilde belirlenebilmesi için anılan bu dört şirketin ticari kayıtları ve vergi dosyaları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sunulan delillerin istihkak iddiasını kanıtlamaya elverişli olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı 3. kişi şirket haciz adresinde borcun doğumundan sonra borçlu ile aynı alanda şube adresi olarak faaliyet göstermeye başlamış olup, davalı 3. kişi tarafından sunulan her zaman ve isteyen her kişi adına düzenlenmesi olanaklı bulunan borcun doğumundan sonra düzenlenmiş faturanın yasal karinenin aksini ispata yeterli olmayacağı-
Davacı şirketler ile borçlu E. firması arasında ortaklık yapısı itibarı ile organik bağın olduğu ve haciz mahallinde borçluya ait belgelerin görüldüğü, İİK'nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulünün gerekeceği, ispat yükü altında olan karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip olan üçüncü kişinin sunduğu faturaların mahcuzlara uygunluğu yönünde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasının, tanıklarının dinlenmesinin, sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Haciz tutanağı içeriğine göre dava konusu haczin, kapı ve camında borçlu ünvanının yazmakta olduğu işyerinde gerçekleştirilmiş olduğu, İİK’nin 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulünün gerekeceği
İsteyen her kişi adına düzenlenmesi olanaklı, borcun doğumundan sonra düzenlenmiş bulunan fatura ile adi yazılı olarak taraflar arasında düzenlenmiş kira sözleşmesinin yasal karinenin aksini ispata yeterli olmadığı-
Davalı 3. kişi şirket ile davadışı borçlu şirketin aynı alanda faaliyet göstermeleri ve ortaklarının kardeş olması nedeni ile organik bağ içinde olmalarının tek başına muvazaayı göstermeyeceği-
Dava konusu haciz, borçlu şirketin eski faaliyet adresinde yapılmış olup haciz esnasında borçlu şirket adına birçok evrak bulunduğu, somut olayda, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulünün gerekeceği, bu yasal karinenin aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilmesinin gerekeceği, davacının dayandığı her zaman düzenlenmesi mümkün olan ve borcun doğumundan sonraki tarihi taşıyan faturalar ile borçlunun taraf olduğu adi nitelikli kira sözleşmesinin karinenin aksini ispata yeterli olmadığı, sunulan vergi levhası ise haciz adresinden farklı bir adrese ilişkin olup, 13.06.2012 tarihli yoklama fişi içeriğine göre de davacı şirketin haciz adresinde şube faaliyetine takip tarihinden sonra başladığı, mahkemece bu hususlar gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-