TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri > - A. Sorumluluk > - IV. Özel durumlar > - 1. Ölüm ve bedensel zarar > Madde 54 - b. Bedensel zarar
Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunların müteselsil olarak sorumlu tutulacağı-
Alınan kusur raporu ile davacının kazada kusurunun olmamasına, Anayasa Mahkemesi 26.07.2023 tarihinde 2023/43 Esas, 2023/141 Karar numaralı kararı ile “Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz;…” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğundan iptaline karar verilmiş olmasına, ıslah dilekçesi ile müştereken ve müteselsilen sorumluluk esasına dayanılmış olmasına göre karar usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği- Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile davalı araç sürücüsünün olayda %20 oranında, köpeklerin ise %80 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, bilirkişi raporunda belirtilen olayın oluş şeklinin, mevcut durum ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, araç sürücüsüne verilen kusurun belirlenmesinde köpeklerin eyleminin değerlendirildiği ve araç sürücüsünün, mahalde bulunan çocukları ve bu çocuklara saldıran köpekleri gördüğünde seyrini müteyakkız bir şekilde sürdürüp mevcut hızını azaltarak emniyetle durabilecek şekilde seyrini sürdürmemiş olması nedeniyle kendisine kusur verildiği, zarardan sürücünün kusuru ile sorumlu tutulması gerektiğine ilişkin itirazı yönünden ise, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun olmaması, davacının zararının kusura dayalı olarak talep etmemiş olması, yola çıkan köpeğe kusur izafe edilmesi halinde dahi zararın karşılanmasının müştereken ve müteselsilen davalıdan talep edebileceği, uzlaştırmanın varlığı nedeni ile davanın reddinin talep edildiği ancak 02.12.2014 tarihli uzlaştırma raporunda yalnızca davacı küçüğün babasının imzasının bulunması, evlilik birliği devam ettiği ve velayet müşterek kullanıldığı halde annenin uzlaşma tutanağının tanziminde hazır bulunmadığı ve imzasının yer almadığının anlaşılmasına göre usulüne uygun gerçekleştirilmiş bir uzlaşmadan söz edilemeyeceği-
Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ve AAÜT bir bütün olarak yorumlandığında tarafların avukat ile temsil edildiği hâllerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücretinin, her iki taraf için de AAÜT’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biri olarak hükmolunması gerektiği-
Kusur raporu ve kaza tespit tutanağına göre davalıya sigortalı sürücünün kazada tam kusurlu olmasına, kaza tarihi itibari ile geçerli yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınmış olmasına, hesaplamada TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin kullanılmasının usul ve yasaya uygun olmasına, davalıya 11.01.2021 tarihli dilekçe ile başvuru yapılmış olmasına, davalı şirketin geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderinden sorumlu olmasına, kaza tarihinin kaza tespit tutanağı ve tedavi evraklarına göre 30.04.2019 olmasına rağmen dava dilekçesi ve karar içeriğinde 30.04.2018 olarak yazılmasının mahallinde düzeltilebilir hata olup bozma nedeni yapılmamış olmasına göre, karar usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği-
Kaza tarihinin 11.03.2013 olduğu ancak davanın 03.03.2022 tarihinde açılmış olduğu, 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği-
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesinin gerekli olduğu; belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği- Farklı bir heyet raporu, sağlık tedavi evrakı gibi belge sunmayan davacı vekilinin soyut beyana dayalı istinaf başvurusunun yerinde olmadığı-
Davacının fiziksel bulgularının yanında psikiyatrik tedavisine ilişkin tüm tedavi evrakı (eksiksiz) temin edildikten sonra, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak yetkili sağlık kurulundan rapor alınması gerektiği- Özellikle kazadan sonra oluştuğu belirtilen “travma sonrası stres bozukluğu” olarak nitelendirilen rahatsızlık nedeniyle davacıda sürekli iş göremezliğin oluşup oluşmadığı, kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığı, ömür boyu sürüp sürmeyeceği, sürekli değilse ne kadar devam edeceği hususlarına yer verilerek ve bizzat muayene edilmek suretiyle (maluliyetin sadece travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle verildiği gözetilerek) içerisinde psikiyatri uzmanı bulunan (davacının yaşı gözetilerek çocuk ergen ruh sağlığı hastalıkları) başka bir yetkili sağlık kurulundan gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp (davacı tarafından kararın temyiz edilmediği göz önüne alındığında davalının usuli kazanılmış hakları gözetilerek) sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Ev hanımı olan ve gelir getirici bir işte fiilen çalışmayan davacı için, işgücü kaybı (efor kaybı) tazminat hesabı yapılırken, tazminat hesabının yapıldığı tüm dönemlerde (aktif dönem olarak kabul edilen dönem için de) AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden hesap yapılmasının gerekli olduğu- Davacının alacağın % 20' sini temlik ettiği, bu temliğin iptali için dava açıldığı iddia edilmiş olup, davacının temlikin iptali davası açıp açmadığı, açılmış ise bu davada nasıl bir karar verildiği araştırılarak, temlik iptal edildi ise % 20 indirim yapılmadan, iptal edilmedi ise temlik edilen kısım bakımından davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği-
İmzalanan ibraname karşılığı haklarını saklı tutmadan feragat beyanında bulunduğu, ayrıca eldeki davada artan maluliyet ya da gelişen durumdan bahsetmeden kendilerine eksik ödeme yapıldığı iddiası ile dava açtığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı-