Orman niteliğiyle iptaline karar verilen taşınmaz nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu belirlenerek emsal araştırması suretiyle taşınmazın gerçek değerinin iptal kararının kesinleştiği tarihe göre saptanması gerektiği-
Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasında, davacı adına tescilli bulunan taşınmazın, taşlık ve kayalık olduğu, imar ve ihya çalışması yapılmadığından asliye hukuk mahkemesince, iptaline karar verildiği ve kararın kesinleştiği durumda; kesinleşme tarihi itibariyle mülkiyetin kazanıldığı ve davacının zararı oluştuğundan, zararın oluştuğu tarih itibariyle tazminatın hesaplanması gerektiği- Arsa niteliğinde olduğu anlaşılan, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önceki yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için taraflara olanak tanınması, gerekli görülürse re'sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflara dava konusu taşınmaza yakın bölgeden, benzer yüzölçümlü, benzer vasıflı ve yakın tarihli satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak rapor alınması ve değerlendirme tarihi olan 2012 yılında dava konusu taşınmaz ile bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının 1976 yılında satın aldığı taşınmazın, 1989 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında revizyon gördüğü 2807 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak açılan kadastro tespitine itiraz davasında, davacının dayandığı tapu kaydının geldisi olan ortaklığın giderilmesi davasındaki miktar fazlalığı nedeniyle 1944 tarihli kök tapu kaydının yolsuz olarak oluştuğu kabul edilip, kadastro tespitinin iptali ve davacının bu şekilde mülkiyet hakkını yitirmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini için açtığı davada, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumluluğuna ilişkin koşulların oluştuğunun gözetilmesi gerektiği-
4721 sayılı Yasanın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin yanlış tutulmasından kaynaklanan sorumluluk davasında yapılan bilirkişi incelemesinin hüküm kurmaya elverişli olmadığı-
Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, emsal olarak incelenen taşınmaz ile tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal olunan taşınmazın, değerlendirme tarihindeki Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas m2 değerleri eşit olduğu halde tapusu iptal olunan taşınmazın, emsalden 1,80 kat daha değerli olduğu kabul edilerek metrekare birim fiyatı belirlendiğinden, alınan rapor inandırıcı bulunmadığından, davacının gerçek zararının tespit edilerek, bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği- Kabule göre de: tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal olunan taşınmazın, kıyı kenar çizgisinde yer almasının değer düşüklüğüne sebep olan bir unsur olamayacağı gözetilmeden hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda bu gerekçe ile taşınmaz değerinden % 50 oranında indirim yapılması gerektiği- Tapu sicilinin tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devletin sorumlu olacağı, bu sorumluluğun kapsamının objektif ( kusursuz ) sorumluluk olup, Borçlar Kanunundaki haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi olmadığı-
1947 yılında yapılan tapulama çalışmalarında özel kişiler adına tespit ve tescile tabi tutulan taşınmazın tapu kaydının, davacı satın aldıktan sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi sebebiyle oluşan zararın kadastro işlemlerinden kaynaklandığının kabulü ile zararın TMK.'nun 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği
Davacının atiye terk niteliğindeki beyanının feragat olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu-
Tapu kaydında un fabrikaları olarak niteliği belirlenen taşınmazdaki fabrikaların faaliyetine devam etmesi için gerekli olan ve dava dilekçesinde yazılı bulunan tüm demirbaş, eklenti ve muhtesatların fabrikanın zorunlu ve önemli unsurları olduğu birinin olmadığında diğerinin işlevini yerine getirmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmakla ve özellikle davalı tarafın bu taşınmazın ve üzerindeki fabrika binaları ile eklentilerini görerek cebri ihaleden satın alma olgusuda dikkate alındığında muhtesatların tespitine ilişkin davanın reddine, ancak, davacı tarafından yapıldığı iddia edilen faydalı ve zararlı masraflar için BK'nun hükümleri uyarınca Genel Mahkemede alacak davası açmakta muhtariyetine karar verilmesi gerekeceği-
Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olacağı-