Çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Yasa'nın 3/2. maddesinde öngörülen Belediye'ye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, şayet yasa gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazine'nin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazine'nin davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Yasa'nın 3/2. maddesinde öngörülen Belediye'ye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, şayet yasa gereğince Belediye'ye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazine'nin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazine'nin davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tapu sicilinin tutulması prensiplerinden birinin tescil, diğerinin sicilin aleniliği (güvenilirliği) bir diğerinin Hazine'nin kusursuz sorumluluğu, sonuncusunun ise geçerli bir hukuki sebebin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmaması olduğu, imar şuyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği, böylesi bir durumda da dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği-
Tapusu iptal edilen taşınmazların arazi niteliğinde olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığından, gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanması zorunlu iken, mahkemece dava tarihi olan 2010 yılı resmî rakamları esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken karar ilam harcının ve vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesinin de isabetsiz olduğu-
Dava, mülkiyet hakkının yitirilmesi ve karşılığında tazminat talebini içerdiği için gayrimenkulün aynına ilişkin olduğundan adli yargının görevli olduğu, davacının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından mülkiyet hakkının kullanımının engellendiği gerekçesine dayandırdığı isteminin TMK. mad. 1007 uyarınca açılan tazminat olduğu, bu neviden davalar tapu sicilinin tutulmasından kaynaklandığından, husumetin Hazineye yönlendirilmesi ve arsa niteliğinde bulunan taşınmazın emsal mukayese yöntemi suretiyle gerçek zararın değerlendirme tarihinin, tapu kaydının hüküm ile birlikte iptal edilmesi nedeniyle dava tarihi olarak belirlenmesi gerektiği-
Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı devletin sorumluluğuna ilişkin davaların, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği, bu hususun mahkemece re'sen gözetileceği-
Tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK'nun 1007. maddesi anlamında devletin sorumlu olduğu, zarar görenlerin, zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adli yargıda dava açabileceği-
Dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının orman olduğundan bahisle iptal edildiği, Devlet ormanları özel mülkiyete konu olmasa da, genel arazi kadastrosu esnasında bu taşınmazlar hakkında kadastro tespiti yapılarak tapu kütüğünün gerçek kişiler adına oluşturulduğu, daha sonra satış ve intikaller ile davacılara kadar el değiştirdikleri, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların gerçek zararlarının tazmini gerektiği; gerçek zararın, tapu iptal kararının kesinleşme günündeki net gelir metoduna göre hesaplanmasının zorunlu olduğu, öte yandan ıslah harcı yatırılmadan, arttırılan kısım yönünden de tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı-