Tapusuz bir taşınmazın tapu müdürlüğünde devredilmeyeceğinin herkes tarafından bilindiği, davacıların çapa bağlanmış dava konusu taşınmazı tapu müdürlüğünde iradi olarak devrettikleri, bunun aksinin davacı tarafından TMK. 6 ve HMK. 190 gereğince kanıtlanamadığı, resmî senette gösterilen satış bedeli ile temlik tarihindeki rayiç bedel arasındaki farkın tek başına yanılgıya (hataya) düşüldüğü sonucunu da doğurmayacağı- "Asıl dava davacılarının dava konusu parsel içerisindeki ev ve havuzların kuzey tarafında kalan boş tarlayı devretmek istedikleri, bu kısmı tapusuz taşınmaz olarak nitelendirdikleri, ancak hata ile dava konusu taşınmazın tamamını davalıya devrettikleri, tanık beyanları ve alınan bilirkişi raporlarından iddianın kanıtlandığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için hem yanılgıya düşen taraf yönünden (subjektif unsur) hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları yönünden (objektif unsur) hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanmasının zorunlu olduğu- Davalının yargılama sırasında öldüğü, terekesinin mirasçılarına intikal ettiği, kişiliğin ölümle sona ermesinden dolayı ölü kişi hakkında iptal tescil hükmü kurulamayacağı, ölü kişi hakkında iptal tescil kararı verilmiş olmasının bozmayı gerektirdiği-
11. HD. 28.12.2022 T. E: 2021/7297, K: 9591
Dava konusu taşınmazın davacı tarafından tapuda yapılan üç ayrı işlemle davalı torunlarına temlik edildiği gözetildiğinde, her üç işlemde de davacının iradesinin hile ile sakatlandığı iddiasının ispat edilip edilmediği-
Tehdit hukuki sebebine dayalı olarak açılan menfi tespit davası "bononun teminat olarak verildiği" belirtilerek ıslah edildiğinden, istinaf mahkemesince tehdit hukuki nedenine dayalı menfi tespit istemine ilişkin hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Yargıtayın maddi hukukun doğru olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünden mutlak denetim yetkisi olduğu, takdir hak ve yetkisinin denetlenmesinin de Yargıtayın yetki alanında bulunduğu- Taşınmazın devri, sözleşmenin karşı tarafı olan alıcı şirket tarafından değil, vekilinin hilesi sonucunda yapılmış olup, üçüncü kişinin hilesiyle sözleşme yapan kişinin sözleşmenin iptalini isteyebilmesi için lehine hile yapılan karşı tarafın, sözleşmenin yapıldığı sırada hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması gerektiği- Davalı şirket yetkili kıldığı kişinin tapuda bizzat gerçekleştirilen işlemi sonucunda dava konusu taşınmazı devraldığından, taşınmaz satış sözleşmesini vekil sıfatıyla bizzat yapan bu kişinin hilesinin -hileyi bilmesi veya bilecek durumda olması koşulu aranmaksızın- akidin hilesi olarak kabul edileceği- B.ye satış bedelinin tapu müdürlüğündeki işlemler bittikten hemen sonra ödeneceği konusunda taraflar anlaşmış ve davacı taraf da bu kanı ile devri yapmış olduğundan, akit tablosuna (TBK. 246; 235) ihtirazi kayıt konulmadığından bahisle, davacı tarafın sadece bakiye satış bedelini talep edebileceği, tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği şeklindeki bir yorum yapılamayacağı-
Hile, her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının da hiçbir şekle bağlı olmadığı ve aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, def'i yahut dava yoluyla da kullanılabileceği- Hile hukuksal nedenine dayanılarak açılan davada, öncelikle mahkemece davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı belirlenerek süresinde açıldığının anlaşılması halinde işin esası hakkında inceleme yapılması gerektiği-
Hata,hile veya korkutma sebebiyle sözleşmeden dönme hakkının irade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir beyan, delil veya dava yoluyla kullanılabileceği-Bu beyanın yapılmasının şekle bağlı olmadığı-Hata, hile vey korkutma iddasının her türlü delille ispatlanabileceği-
Davacının bononun tehdit ve psikolojik baskısı ile düzenletildiği iddiasında bulunulduğu, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği vakıalarla bağlı olduğu, TBK'nın 39. maddesi gereğince korkutma sonucunda sözleşme yapan tarafın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olmadığı, davalı tarafa usulüne uygun olarak bildirmediğinden ve bu süre de geçmiş olduğu anlaşıldığından davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiği- Davacının, dava konusu bononun dava dışı şirkete verdiği zarar sebebiyle tehdit altında alındığını ve söz konusu zarardan işe iade davası sonucunda davacının sorumlu olmadığının ortaya çıktığı böylece bononun bedelsiz kaldığını iddia ettiği, bu durumda davacının bedelsizlik iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılarak toplanan tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Yaşlı ve gözü görmeyen kişiden alınan yüksek meblağlı bono, aldatma saiki altında düzenlendiğinden menfi tespit isteminin kabulünün gerektiği-