İcra mahkemesi kararlarının uygulanması yönünden kararın kesinleşmesinin gerekmediği, usulsüz tebligat şikayetinin de bu kapsamda olduğu- Henüz haciz isteme hakkı doğmadan borçlunun malvarlığına yönelik olarak gerçekleştirilen hacizlerin yasal dayanağı kalmadığından, takibin kesinleşmesinden önce uygulanan hacizlerin kaldırılmasına ilişkin icra memurluğu kararının yerinde olduğu-
Ödeme emrinin, takip talebinde ve ödeme emrinde yer almayan şikayetçiye tebliğ edilmesi, icra memurluğunun kamu düzenine aykırılık teşkil eden işlemi olup süresiz şikayete tabi olduğu-
İlk karara karşı temyiz isteminde bulunan borçlu şirket yönünden karar Özel Dairece onanmış olduğundan, mahkemece verilen ilk karar borçlu şirket yönünden kesinleşmiş olup, kesinleşen hususlara ilişkin yeniden temyiz isteminde bulunulmasında hukuki yarar bulunmadığı- Muhatabın adreste bulunmama sebebi, adresten geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığı, tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceği tespit edilmeden, beyanı ve ismi alınan kişinin sıfatı açık bir şekilde belirlenmeden ve imzası alınmadan ya da imzadan imtina durumu varsa, bu husus saptanıp tevsik edilmeden ve 2 nolu ihbarname kapıya yapıştırılması işleminden hangi komşunun haberdar edildiği belirtilmeden yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Tebligat evrak üzerinde tebliği çıkaran merci tarafından "muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu" belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği hâlde, tebliğ memurunun kendiliğinden Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesini uygulaması halinde yapılan tebligatın usulsüz olacağı- Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Alacaklı tarafından başlatılan takibin dayanağının söz konusu ilam olmayıp, takip talebi ve ödeme emri ile alacaklının ......... havale tarihli cevap dilekçesi ile bozma ilamına karşı beyan dilekçesinden anlaşıldığı üzere, .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ........ sayılı dosyasında davacılarca yapılan davadan feragat nedeniyle davacılar vekilinin hak kazandığını iddia ettiği Avukatlık Kanunu’nun 164 ve 165. maddesinden kaynaklanan vekalet ücreti olduğu ve bu alacağın da bir ilama dayanmadığı anlaşıldığından, o halde; şikayete konu takipte istenen alacağın bir ilama dayanmadığı açık olup İlk Derece Mahkemesi’nin şikayetin reddi ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin de borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararlarının yerinde olduğu- Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulmasının usuli müktesep hak teşkil etmeyeceği-
İflas masası ile ilgili davalarda (şikâyetlerde) taraf sıfatının (müflise değil) iflas idaresine ait olduğu- Borçlu şirket hakkında iflasın açılmasına karar verilmeden önce borçlu vekiline icra mahkemesi kararının tebliğ edildiği ve borçlu vekilinin kararı temyiz ettiği anlaşıldığından, bu hâlde iflas idaresinin temyiz incelemesinde hiçbir rolü olmadığı için Yargıtayın temyiz incelemesi yapmasına ve karar vermesine bir engel bulunmadığı ve bu nedenle temyiz tarihinden sonra oluşan iflas idaresine direnme kararının ve borçlu şirket vekilinin temyiz dilekçesinin tebliğine gerek olmadığı- İİK. mad. 194. maddesi gereğince iflasın açılması ile duracak olan davaların, iflastan önce açılmış olup da hâlen derdest bulunan ve iflas masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davaları olduğu; şikâyet isteminde hukuk davalarını ilgilendiren İİK’nın 194. maddesinin uygulanamayacağı- İflasın ertelenmesi davasına bakan mahkemenin tedbir kararında "kira alacaklarına" ilişkin olarak yapılan takiplere istisna tanınmaması halinde, bu tedbir kararının icra mahkemesince yorum yolu ile değiştirilmesinin mümkün olmadığı- İcra mahkemesinin direnme kararından önce borçlu şirketin iflasına karar verilmesi halinde, iflasın açılması ile takiplerin durması, iflas kararının kesinleşmesi ile düşmesi ve iflas tasfiyesi sırasında müflise karşı yeni bir takip yapılamaması hakkındaki kamu düzenine ilişkin İİK’nın 193. maddesinin, yapılan icra takip işlemleri şikâyet edilmese bile, icra dairesi ve icra mahkemesince kendiliğinden gözetmesi gerektiği-
Kıymet takdirine itiraz üzerine, icra mahkemesinin, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile "icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih" itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetlediği- Kıymet takdirine itirazda, icra dairesi tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, dolayısıyla memur işleminin doğru olup olmadığı denetlendiğinden icra mahkemesince yapılan keşif tarihinin veya icra mahkemesinin karar tarihinin İİK. mad. 128/a-2'da yer alan "2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak" kabulünün mümkün olmadığı- "Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı” ifadesinin, kıymet takdirine itiraz üzerine icra mahkemesince yapılan keşif tarihi veya keşif sonrası verilen bilirkişi raporu tarihi olarak yorumlanamayacağı- İcra mahkemesince "icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih" itibariyle taşınmazın değeri belirlenerek memur işlemi denetlendiğinden, taşınmazın değerinin, "hükme esas alınan kıymet takdir raporu tarihine" göre değil, icra dairesince yaptırılan kıymet takdir tarihine göre belirlenmiş olacağı ve bu nedenle İİK. mad. 128/a-2'de öngörülen 2 yıllık sürenin de icra dairesince yaptırılan kıymet takdir tarihinden itibaren başlayacağı-
Somut olayda, şikayete konu hacize ilişkin olarak icra dosyasından borçlu ...’e 08.03.2018 tarihinde 103 davet kağıdının tebliğ edildiği, borçlunun 04.03.2019 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu, şikayetinde 103 davet kağıdı tebligatının usulsüz olduğunun ileri sürülmediği; meskeniyet şikayetinin 7 günlük yasal süresinde yapılıp yapılmadığı hususunun kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun re’sen gözetilmesi gerektiği dikkate alındığında, borçlunun meskeniyet şikayeti, İİK.nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal 7 günlük süreden sonra olduğundan mahkemece, istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-
Müşteki borçluya ödeme emri usulsüz tebliğ edilmiş ve borçlu 06.05.2019''da öğrendiğini ileri sürse de, Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açılan tahliye davasında davalı alacaklının dava dilekçesinde dava konusu icra takibinin de dosya numarasıyla belirtmiş olduğu, iş bu dava dilekçesinin borçluya 20.04.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olduğu, davacının sulh hukuk mahkemesine sunduğu süre uzatım talepli dilekçesinde "dava dilekçesi tebliğ edilmekle, davadan haber olduğunu" beyan ettiği bu nedenle borçlunun o davada yapılan dava dilekçesi tebliğiyle dava konusu takibi öğrendiği-
Kredi sözleşmesinin müteselsil kefilleri kendi kefaletlerinin teminatı olarak ipotek vermişler ise bu halde asıl borçlu gibi haklarında öncelikle İİK'in 45. maddesinde öngörülen rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması zorunluluğu bulunduğu-
"Tapu iptal ve tescil, kabul edilmemesi halinde tazminata karar verilmesinin" talep edildiği davada, mahkemece tazminata hükmedilirse, temelde dava, gayrimenkulün aynına taalluk ettiğinden ilamın kesinleşmeden ilamlı icra takibine konulamayacağı-