İİK'nun 82/12. maddesinde yer alan haczedilmezlik şikayetinin, İİK'nun 16/1. maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabi olduğu, bu sürenin öğrenme tarihinden başlayacağı, somut olayda, borçlunun, taşınmazları üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına yönelik olarak talebinin, mahkemece; şikayetin hacizleri öğrenme tarihine göre süresinde yapılmadığı gerekçesi ile reddine karar verildiği, her yeni haczin yeni bir şikayet hakkı doğuracağı ilkesi gereğince, mahkemece, davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilen iki dosya yönünden; bu hacizler nedeniyle borçluya icra dosyalarından gönderilen 103 davetiyelerinin de bulunmadığı ve bu hacizlerin daha önce öğrenildiğine dair dosya içerisinde bir belge bulunmadığına göre, şikayetçinin yasal yedi günlük yasal süre içerisinde başvurduğunun kabulü gerekeceği-
Yargılamanın ilk derece ve istinaf aşamalarında, mahkemece dayanak ilamın takip talebine uygun şekilde tavzihi ile, borçluların müteselsil sorumluluğuna hükmedildiği anlaşılmış olup mahkeme hükmünün aynen infazına ilişkin zorunluluğun tavzih hükmünü de kapsadığı göz önüne alındığında, borçluların hüküm altına alınan borçtan müteselsilen sorumlu oldukları, bu durumda da dayanak ilamın takip talebine uygun hale geldiğinin anlaşıldığı, o halde, borçlular hüküm altına alınan borçtan müteselsilen sorumlu olduklarından mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu ... adına çıkartılan ödeme emri tebligatının incelenmesinde; “Muhatabın adreste bulunmadığından geçici olarak çarşıya gittiğinden evrak 7201 sy 21 uyarınca ilgili mahalle muhtarına teslim edildi. 2 nolu haber kağıdı, kapısına yapıştırılarak, imza vermeyen ............'a komşusuna haber verildi” şerhiyle 14/03/2018 tarihinde tebliğ edildiğinin görüldüğü, yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığına ve öğrenme tarihinin 30/10/2018 olduğuna dair mahkemenin tespiti yerinde ise de, borçlunun, 08/11/2018 tarihinde şikayet isteminde bulunduğu anlaşılmakla, öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede yapılmadığının anlaşıldığı, o halde, ilk derece mahkemesince, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İlamın takip talebine uygun şekilde tavzihi ile, "borçluların müteselsil sorumluluğuna" hükmedilerek dayanak ilamın takip talebine uygun hale geldiği anlaşıldığından takibin iptaline ilişkin başvurunun reddi gerektiği- Mahkemece "icra emrinin düzeltilmesine" karar verilmişse de, istinaf başvurusunun esastan reddedilmesine ilişkin kararın bozulması gerektiği-
Takip konusu alacağın temlik eden ... Bankası A.Ş.’den temlik alan ... (...) Varlık Yönetim A.Ş.’ye devredildiği, bu hali ile alacağın TMSF’den temlik alınmadığı anlaşılmakla alacağın TMSF alacağı niteliği taşımadığı ,ayrı bir tüzel kişiliği bulunan ... (...) Varlık Yönetim A.Ş.’nin %100 hissesinin TMSF’ye ait olmasının, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu''nda bahsedilen hükümlerin kendisi yönünden uygulanması sonucunu doğurmayacağı, o halde, alacak bu hali ile bonoya ilişkin olup, 3 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesinin hükmü sonuç olarak doğru olması nedeni ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun kendi borcu sebebiyle yine kendisine ait taşınmazını, alacaklıya kesin borç ipoteği şeklinde ipotek ettirdiğinin, anılan ipoteğin süresiz olarak kurulduğunun anlaşıldığı, bu durumda, alacaklının, borçluya takip öncesi ihbarda bulunması zorunluyken, ihbar olmaksızın, borçlu aleyhine ipoteğe dayalı ilamlı takip başlatılmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Tapu iptal ve tescil davasının kabul edilmemesi halinde tazminata karar verilmesi talebiyle açılan terditli davada mahkemece tazminata hükmedilse de, temelde dava, gayrimenkulün aynına taalluk ettiğinden ilamın kesinleşmeden icra takibine konulamayacağı-
Alacaklı vekilinin alacağın ödenmesine ilişkin başvurusunun borçlu Kurum’a tebliğ edildiği tarihe göre, alacaklının 30 günlük süre geçtikten sonra takip başlattığı anlaşıldığından, 2577 sayılı Kanun'un 28/2. maddesi gereği 30 günlük süre geçmeden icra takibi yapıldığı gerekçesi ile takibin iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu-
Borçlu şirketin ticaret sicilindeki adresine, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre “Tevziat saatlerinde gösterilen adrese gidildi. Muhataba adreste rastlanmadı. Tebliğ imkansızlığı nedeni ile TK 21 gereği kapısına 2 nolu haber kağıdı asıldı. En yakın komşusuna ...(isim yok) haber verildi. Muhtarlık olmadığından evrak ... Emniyete sevk edildi” şerhi ile ödeme emrinin tebliğ edildiği, ancak haber bırakılan komşunun ad ve soyadının bulunmadığının anlaşıldığı, ayrıca her ne kadar tebliğ evrakının emniyete bırakılması mümkün ise de TK’nun 21/1. maddesindeki sıraya uyulmaksızın, önce 2 nolu haber kağıdının yapıştırılıp ardından tebliğ evrakının Emniyet’e bırakılmasının usulsüz olduğu- Şikayete konu tebliğ evrakında, evrakın teslim edildiği memurun imzasının bulunmadığının görüldüğü, dolayısıyla bu yönden de tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı-