6100 sayılı HMK. Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK. mad. 443/1 (HMK. mad. 367/1) gereğince, temyizin kararın icrasını durdurmayacağı; yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olmasının, kararın yerine getirilmesini önlemeyeceği- HGK. ... tarih ve ... sayılı kararında da belirtildiği gibi ilamın yargılama giderine (vekalet ücretine) ilişkin bölümünün, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümüyle bir bütün olduğu- Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazının ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlı olduğu, dolayısıyla, ilamın esasına ilişkin hüküm kısmı kesinleşmeden vekalet ücretine ilişkin kısmı da icra takibine konu edilemeyeceği-
Borçluya sonradan ibraz edilen ve nafakayı artıran ilama göre, icra dosyasındaki yeni borç durumunu bildiren icra emri veya borç miktarını gösteren muhtıra gönderilmeden bir başka anlatımla aradaki fark için takip kesinleşmeden haciz müzekkeresi gönderilmesinin doğru olmadığı-
Her ne kadar icra emrinde tarafların T.C. numarasının yazılı olmaması yada takip yolunun yazılı olamaması icra emrinin iptalini gerektirmez ise de, dayanak ilamın mahkeme adı, tarih ve numarası yazılı olmadan, talebin hangi hükme dayandığı, belirtilmeden düzenlenen icra emrinin iptali gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
İlamların infaz edilecek kısmının, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu- İlamın incelenmesinde gerek icra dairesi ve gerekse icra mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip olmadığı; iki davalının bulunduğu ve alacaklı lehine hüküm altına alınan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacaklarının faiziyle birlikte davalılardan tahsiline hükmedildiği, davalıların müteselsilen sorumlu oldukları yönünde bir açıklamaya yer verilmediği, icra emrinde ise; tüm alacakların her iki davalıdan müteselsilen tahsilinin talep edildiği görüldüğünde borçlular ilamda hüküm altına alınan borçtan yarı yarıya sorumlu olacaklarından, şikayetin kabulü ile icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi yerine yazılı gerekçe ile hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Takip konusu borcun, taşınmazın aynından kaynaklanması için malın satış bedelinden doğmuş olması gerekeceği, aksi halde borçlunun, o malın haczedilemeyeceğini ileri sürebileceği- Borcun kaynağı apartmanın ortak giderlerine ilişkin olduğundan, borçlunun meskeniyet şikayetinin incelenmesi gerektiği-
Şikayetçi mirasçıların, takipten muttali oldukları tarihe göre yasal süresi içinde başvurmuş olmaları halinde, murislerine yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu iddiasında bulunabilecekleri, mirasçılara tebliğ edilen kıymet takdiri raporu tebligatları yok hükmünde olduğuna göre mirasçıların takibe en geç şikayet tarihinde muttali olduklarının kabulü gerekeceği, şikayetçilerin, şikayet tarihi itibariyle, murislerine yapılan ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğü iddiasının yasal yedi günlük sürede ileri sürdüğü anlaşıldığından, mahkemece, muris adına tebliğe çıkarılan ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu iddiası yönünden değerlendirme yapılarak olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Vekaletnamesinde vekalet (baro) pulu olmaması sebebiyle alacaklı vekilinin talebinin reddine ilişkin şikâyette, anılan şikâyetin bir hakkın yerine getirilmemesine ilişkin olduğı bu nedenle, İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süreye tâbi olmadığı-
Şikayetçi borçluların bir kısmının yönetim kurulu üyesi oldukları takip dışı şirketin açmış olduğu iflasın ertelenmesi davasında alınan “... Dava sonuçlanıncaya kadar davacı şirket ile birlikte şirkete kefalet vermiş bulunan yönetim kurulu üyeleri hakkında bu kefaletle sınırlı olarak yapılacak takiplerin durdurulmasına......” şeklindeki tedbir kararı doğrultusunda, söz konusu davanın tarafı olmayan şikayetçi borçlular hakkında “aval veren olmaları” sebebiyle, bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi yapılmasına engel bir durumun mevcut olmadığının, kaldı ki tedbir kararında bahsedilen kefaletin dar yorumlanarak, sadece Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre verilmiş kefaletlere ilişkin olduğunun kabulü gerekeceği-
Örnek 13 no'lu ödeme emrinin borçluya 09.07.2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun tebligattan 21.08.2015 günü haberdar olduğunu beyan ederek tebligat usulsüzlüğü şikayetini ileri sürdüğüne ve usulsüz tebligat şikayetini inceleme görevi icra mahkemesine ait olduğuna göre, mahkemece söz konusu şikayetin esasının incelenmesi zorunlu iken, bu konuda bir değerlendirme yapılmamasının doğru olmadığı- Borçlu dilekçesinde gecikmiş itirazının kabulü ile takibin iptalini talep etmiş olup, aynı dilekçede tebligatın usulsüzlüğünü de iddia etmiş olmasına göre, mahkemece, İİK'nun 65. maddesinde düzenlenen gecikmiş itirazın koşullarının mevcut olup olmadığı değerlendirilerek ve İİK'nun 269/2. maddesi de gözetilerek bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Şikayetçi idarenin, 2886 s. Devlet İhale Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında aldığı teminatlara haciz konulması halinde, anılan Kanunlara aykırı olan bu işlemin iptali için icra mahkemesine süresiz olarak şikayet yoluna başvurulabileceği-