Tarafları aynı olan ve aynı ilamdan kaynaklanan alacakların aynı takip dosyası üzerinden harcı yatırılarak tahsili mümkün iken, makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın ayrı takip başlatılması, HMK. mad. 30 hükmünde düzenlenmiş olan usul ekonomisine aykırılık teşkil etmesi sebebiyle, ayrı takip konusu yapılamayacağı-
Mahkemece; şikayetçi tarafından temyiz aşamasında sunulan "Tadil Sözleşmeleri" nin incelenip değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
"Tebligat çıkarılan adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda tebligatın TK'nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılmasına" dair meşruhat bulunmadan yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- İhalenin feshi isteminin, dava olmayıp "şikayet" niteliğinde olduğu, hasım yanlış gösterilse veya hiç gösterilmese bile şikayet reddedilmeyip doğru hasım davaya dahil edilip tebligat yapılmak suretiyle yargılamaya devam edilmesi gerekeceği- Borçlu tarafından açılan ihalenin feshi isteminin yasal hasmının alacaklı ve ihale alıcısı olduğu-
Haciz sırasında malların hastane demirbaş listesinde kayıtlı olmadığı  (mahcuzların şikayetçi Bakanlığın mülkiyetinde bulunmadığı) belirtilmiş; şikayet dilekçesinde ise önce "haczedilen malların bir kısmının hastaneye ait olduğu ve kamu mallarının haczedilemeyeceği" sonrasında, "bunların hastalara yemek hizmeti verilmesini sağlayan ve hastanenin kamu hizmetinin devamı için tahsis edilmiş mallar olduğu" belirtilmiş olup gerek malların mülkiyetinin şikayetçi Bakanlığa ait olmaması gerekse mahcuzların üçüncü kişiye ait olup hastaların beslenme ihtiyacı için kullanıldığının ileri sürülmesi karşısında şikayetin bu haliyle "istihkak iddiası" niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği-
İcra dairesindeki kefaletlerin ilamlı icra takibine konu edilebilmesi için, icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerektiği- Şirketi temsil yetkisinin bulunmayan kişinin şirket adına vereceği kefalet geçersiz olacağından, şikayetin kabulü ile beraber icra emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği, icra kefili alınması işleminin iptaline karar verilmesinin ise hatalı olduğu-
Borçluların icra mahkemesine başvurularının, İİK'nun 16. maddesi kapsamında şikayet olup, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca öğrenme tarihinden itibaren yedi günlük sürede icra mahkemesine yapılması gerekeceği-
Usulsüz yapılan tebliğin, mutlaka bâtıl olmayıp, muhatap tarafından öğrenildiği tarihte geçerli olacağı-
Taşınmaza yerel mahkemece tedbir niteliğinde konulan ve tapuya işlenen ihtiyati haczin aynı mahkeme tarafından ek karar ile kaldırıldığı anlaşıldığından, şikayetçinin icra mahkemesine yaptığı başvurusunda hukuki yararının bulunmadığı-
K. takdiri raporu tebliğinin de usulsüz olduğunu ileri süren borçlunun bu iddiası da incelenerek meskeniyet şikayetini süresinde yapıp yapmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Borçlunun, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğüne yönelik şikayetinin, İİK'nun 16/1. maddesi gereğince, bu işlemin öğrenildiği tarihten itibaren (7) gün içerisinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu- Borçlunun, 6098 sayılı TBK'nun 584/1. maddesi uyarınca, kefalet konusunda, kefilin eşinin rızasının bulunmasının geçerlilik şartı olduğu, ancak anılan kefilin eşinin, kefalet akdine muvafakatinin bulunmaması nedeniyle kefilliğin iptali talebine ilişkin şikayeti ile ödeme emrine, takibe, borca, fer'ilerine ve faize gecikmiş itirazları incelenmeksizin, bir başka anlatımla anılan konularda bir değerlendirme yapılmaksızın ve nedeni de belirtilmeksizin takibin davacı ile sınırlı olmak üzere iptaline hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-