Borçlu şirketin ... Serbest Bölgesi Kurucu ve İşletmeciliği A.Ş nezdinde bulunan arsa kira sözleşmesinden doğan “üst yapı kullanım hakkı devir bedeli” üzerine konulan haciz ile haczin yenilenmesine ilişkin kararın kaldırılmasını talep ederek İcra mahkemesine yaptığı başvuruda, her ne kadar faaliyetin sonunda, üst yapı hakkına ilişkin ruhsat Hazine’ye intikal edeceğinden haczi mümkün değil ise de, söz konusu hakkın, ekonomik değer karşılığı devrinin, yönetmelik kapsamında mümkün olması nedeniyle devir hakkının haczinin de mümkün olacağından, şikayet konusu serbest bölge üst yapı hakkının kurulmasına ilişkin olarak, borçlu ile Ege Serbest Bölgesi arasındaki sözleşme kapsamında, borçlunun söz konusu hakkının, üçüncü kişilere devrini yasaklayan hüküm bulunup bulunmadığı, şayet üst yapı kullanım hakkının devredilmesi imkanı tanınmış ise, ekonomik değer karşılığında devredilip devredilemeyeceğinin belirlenerek sonuca gidileceği-
Haciz isteme hakkının ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir yıl geçmekte düşeceği- Alacaklı vekilinin yasal bir yıllık süre içinde borçlunun menkullerinin/maaşının haczini talep etmiş olması halinde, alacaklının haciz isteme hakkının düşmeyeceği, bu durumda alacaklının yeniden haciz isteyebilmesi için İİK. mad. 78/5 gereğince borçluya yenileme emrinin tebliğine ve dolayısıyla yenileme harcı alınmasına gerek bulunmadığı, yani, alacaklının yenileme talebinde bulunmaksızın doğrudan haciz isteyebileceği-
İtirazda bulunan kooperatifin takip borçlusu kooperatif olmadığı anlaşıldığından, üçüncü kişi niteliğindeki kooperatifin yaptığı itirazın geçersiz olduğu ve takibin durdurulmasına ilişkin müdürlük kararının yerinde olmadığı-
Taraflardan yalnızca biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmelerin kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılacağı (TTK. mad. 19/2)- Temlik alan temlik eden yerine geçecek ve temlik edenin bütün haklarına halef olacağından, alacağın temlikinin, %126 olarak itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olan faiz oranının uygulanacak faiz oranının belirlenmesinde sonuca etkili olmayacağı- Takibe dayanak kredinin ticari kredi olması halinde, TTK. mad. 8/1 uyarınca, ticari faizin serbestçe belirleneceği ve bu durumda Tüketici Kanunu ve Borçlar Kanunu uygulanamayacak olup, takip talebinde belirtilip itirazsız kesinleşen %126 faiz oranı üzerinden hesaplama yapılması gerektiği-  Takibe dayanak kredi sözleşmesinin Tüketici Kanunu kapsamında olması halinde; TTK. mad. 8/3  ve 6502 s. K. mad. 8/2 uyarınca bu krediye uygulanacak faiz, ticari faiz değil yasal faiz olacağından, bu durumda takip tarihi itibariyle uygulanması gereken -06.03.2003 tarihli 4822 s. K. mad. 15 ile değişik- 4077 s. K. mad. 10/f uyarınca takibe işleyecek faizin, kredi sözleşme faizinin %30'unu geçemeyeceği, 4077 sayılı K. 6502 s. K. ile yürürlükten kaldırılmış olup (yürürlük: 01.06.2014) yeni Tüketici Kanunu'nunda önceki 4077 s. K.'nun 10/f. maddesine benzer bir düzenleme olmadığı  ve bu durumda TBK. mad. 88 ve 120 hükümlerinin tüketici kredisinde de uygulanacağı ve TBK'nun yürürlük tarihi olan 01.07.2012 tarihine kadar 4077 sayılı Kanun'nun 10/f maddesine göre belirlenecek faiz oranının, bu tarihten sonra ise, TBK'nın 120. maddesinde belirlenen faiz oranı üzerinden faiz hesabı yapılması gerektiği- Takibe dayanak yapılan kredi sözleşmesi fotokopisinde, kredinin tüketici kredisi niteliğinde olduğuna ilişkin bir açıklama yer almayıp mahkemece öncelikle, takibe dayanak yapılan kredi sözleşmesinin tüketici kredisi niteliğinde olup olmadığının ilgili bankadan kredi sözleşmesi aslı getirtilmek suretiyle belirlenmesi ve kredi sözleşmesinin niteliğine göre gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiği-
Kal'e (yıkıma) ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icra edilemeyeceği- Diğer taşınmazın şikayetçi tarafından kullanıldığı belirtilerek ecrimisile hükmedilmişse de, bu haliyle birleşen davaların birbirleri ile irtibatı bulunduğundan verilen bu kararın da kesinleşmeden icra edilemeyeceğinin kabulü gerektiği-
Mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, borca itiraz olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili merciye yapılması gerektiği,  ancak bu ilkenin, murisin takipten önce ölmesi ve mirası red süresi geçtikten sonra murisin borçları için mirasçıları aleyhinde takip yapmaları durumunda geçerli olduğu- Murisin ölümünden sonra üç aylık mirası red süresi dolmadan icra takibine mirasçılar aleyhine geçilmesi halinde, takip borçlusu olan mirasçının süresiz şikayet yolu ile  takibin iptalini isteyebileceği-
İtiraza konu edilmeyen asıl alacak üzerinden itirazın iptaline karar verilmesinin hatalı olduğu- Tahsil harcı, başvurma harcı, icra vekalet ücretine yönelik taleplerin icra dosyasında icra memuru tarafından yapılacak işlemler olduğu, bu konuda davacının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı bulunup bulunulmadığı tartışılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu-
Gayrimenkulün haczi ile tasarruf hakkının kısıtlanacağı, tasarruf yetkisi kısıtlamalarının şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı da ileri sürülebileceği-
Alacaklı fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmasa bile zamanaşımı süresinin dolmasına kadar ilamda yazılı eksik kalan faiz alacağını her zaman talep edebileceği- Usul ekonomisi ilkesi gereği alacaklı tarafından ek takip talebi verilmek suretiyle, ilamdan kaynaklanan bakiye faiz alacağı aynı dosya üzerinden istenebileceği-
Murisin ölümü üzerine üç gün ve devamında üç ay süre ile mirasçıları hakkında takip yapılamayacağı- Borçlunun takip öncesinde vefat ettiğinin anlaşılması ile mahkemece alacaklıya verilen süre neticesinde, 3 aylık süre dolmadan, mirasçılar hakkında ek takip talebinde bulunulduğu, bu hali ile yapılan talebin İİK'nun 53. maddesine aykırılık teşkil ettiği ve bu aykırılığın kamu düzeni ile ilgili olduğu, süresiz şikayete tâbi olduğu- Mahkemece, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bu husus re'sen dikkate alınarak takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-