Borçlu davadan önce ölmüş ve dava mirasçıları aleyhine açılmış, davalı borçlu konumundaki mirasçılar def’i yolu ile mirası red ettiklerini ileri sürmüş olup, bu davada mirasbırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olduğunu dile getirdiklerinden, mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerektiği- Mirasbırakanın taşınır, taşınmaz hiçbir malı olmadığı yani miras bırakanın aciz hali sabit olup karinenin doğruluğu somut olayda saptanmış olduğu ve aksinin davacı tarafından ispat edilemediği- Mirası red eden mirasçılara husumet yöneltilemeyeceği- Taraf teşkili davanın görülebilme koşullarından olup, re'sen nazara alınacağı- Taraf teşkilinin sağlanması amacıyla Türk Medeni Kanununun 612. maddesinde belirtildiği üzere en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceğinin nazara alınması ve bu tasfiyeye ilişkin yasal prosedürün sonucunun beklenmesi, tasfiye sonuçlandırıldığında da mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilcinin davaya katılımı suretiyle taraf teşkilinin sağlanması ve tüm delillerinin toplanıp sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği-
Mirasın hükmen reddi (TMK. mad. 605/2) istemine ilişkin davada, "davalı-alacaklının, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığını araştırılarak" davanın kabulüne karar verildiği göz önünde bulundurularak, yargılama gideri ve harçtan "davalının" değil, "davacının" sorumlu tutulması gerektiği-
Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerektiği- İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğunun kabul edileceği, aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak, bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. Kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken ölüm tarihinde muris adına kayıtlı araç bulunup bulunmadığı araştırılmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Mirasın hükmen reddi (TMK. mad. 605/2) istemine ilişkin davada, "davalı-alacaklının, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığına" karar verildiği göz önünde bulundurularak, yargılama gideri ve harçtan "davalının" değil, "davacının" sorumlu tutulması gerektiği-
Davacı bankanın, asıl borçludan davalıların mirasbırakanının ölüm tarihi itibariyle olan alacağı uzman bilirkişi aracılığıyla banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılarak tespit edilip, murisin kefil olduğu da gözetilerek ve davacı bankanın dilekçelerinde bahsettiği dava dışı takiplerde yaptığı tahsilatlar da mahsup edilerek, mirasçılardan talep edilebilecek alacak miktarının belirlenmesi gerekeceği-
Mirasın hükmen reddinin bir süreye tabi olmadığı, mirasçıların, alacaklılara karşı açacakları tespit davası ile terekenin borca batık olduğunun tespitini her zaman isteyebilecekleri ve mirasçıların kendilerine karşı açılacak davada defi olarak da her zaman terekenin borca batık olduğu ileri sürebilecekleri- Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçının, mirası reddedemeyeceği- Borçlunun vefat ettiği; davalının ise bu süreçte miras hissesi nispetinde ölen borçlu olan oğlunun murise ait emekli ikramiyesinin 1/2 hissesini aldığı anlaşıldığından, davalı yönünden hükmi reddin söz konusu olmayacağı-
Mirasçıların TMK'nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilecekleri; Türk Medeni Kanunu'nun 606. maddesinde belirtilen sürnin bu davada uygulanmayacağı; davanın alacaklılara husumet yöneltilerek görüleceği; bu davada yetkili mahkeme "alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesi" olduğu -
Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, mirasın reddedilmiş sayılacağı- Bu maddeye dayanan talepler süreye tabi olmayıp, mirasçıların iyi niyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir önemi bulunmadığı- Murisin ödemeden aczinin ölüm tarihine göre belirleneceği-
Murisin ödemeden aczinin ölüm tarihine göre belirleneceği- Tereke borca batık olmasına rağmen, mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da, tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçının, mirası reddedemeyeceği- Murisin bireysel emeklilik sisteminde hak kazandığı bir paranın mevcut olup olmadığının belirlenmesi ve bu paranın murisin vefatından sonra mirasçılar tarafından çekilip çekilmediğinin araştırılması, bu araştırma sonucunda TMK. mad. 610/2 doğrultusunda mirasçıların mirası ret hakkı bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Terekenin pasifinin aktifinden fazla olmasının terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu göstereceği; (TMK m.605/2) ancak, tereke borca batık olmasına rağmen; TMK' nun 610/2 maddesinde açıklanan şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçının, mirası reddedemeyeceği-
Ölümü tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise mirasın reddedilmiş sayılacağı-Mirasçıların, mirası kabul anlamına gelecek davranışlarda bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilecekleri; terekeyi sahiplenmiş olan veya sahiplenme anlamına gelen işleri yapan mirasçıların, bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürmelerinin dürüstlük kuralına aykırı olacağı, hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumayacağı -