Somut olayda, alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte 50.000 TL asıl alacak, 2.500 TL çek tazminatı, 150 TL komisyon, 3.143,40 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 55.793,40 TL talep edilmiş ve borçlunun; İcra Mahkemesine başvurusunda imzaya, borca ve tüm ferilere itiraz ettiği- Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının verildiği 10.10.2019 tarihinde temyiz edilebilirlik sınırı 58.800 TL olmakla, direnme kararı miktar itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti olmadığı-
Şikayetin reddine dair verilen kararın borçlu tarafından istinaf edilmesi ve istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine, borçlunun temyiz yoluna başvurduğu ve Yargıtay 12. HD.nce "icra vekalet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerektiği" gerekçesi ile "Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırıldığı ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına" karar verildiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince bozmaya uygun karar verilmesi üzerine kararın temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilmesi gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesinin bu durumda istinaf incelemesi yapma yetkisinin olmadığı-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca; Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderileceği-
Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının temyizi üzerine Yargıtay'ca verilen kararlar hakkında karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olmadığı-
12. HD. 15.09.2020 T. E: 5904, K: 6934-
12. HD. 13.07.2020 T. E: 4251, K: 6844-
Takip dayanağı olan bonoda alacaklı lehtar olup; borçlunun ise keşideci olduğu görülmekle, lehtar ile imzaya itirazı kabul edilen keşideci doğrudan ilişki içinde olduğundan; lehtarın, keşidecinin imzasının adı muteriz borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu; bonodaki imzanın, borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının, borçluya karşı başlattığı takipte, en azından ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ve para cezası ile sorumlu olacağı-
2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 363/1. maddesi uyarınca icra hukuk mahkemelerince verilecek kararların temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 10 gün olduğu- Maddedeki “tefhim” kavramının "hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal" olarak anlaşılmasının zorunlu olduğu- HMK.nın 321. maddesinde belirtilen şekilde hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hallerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gerektiği- Nitekim Anayasa Mahkemesinin de gerekçeli kararın tebliğinin temyiz hakkının etkili şekilde kullanılması bakımından gerekli olduğunu, bu yükümlülük yerine getirilmeden kararın kesinleştirilmesini hak ihlali olarak kabul ettiği-
Kamulaştırmasız el atmadan kaynaklı tazminata ilişkin ilamlı icra takibinde, ilamın kesinleşmeden takibe konulduğu ve henüz kesinleşmiş bir karar olmadığı anlaşılmış olmakla; 7176 sayılı Kanunun 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanunu'na eklenen geçici 14. maddesi gereğince; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanılarak başlatılan icra takiplerinin kesinleşmiş mahkeme kararı, icra dosyasına ibraz edilinceye kadar durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-