Davaya konu olan her bir taşınmazda ayrı ayrı keşif yapılarak, davacının müşterek mülkiyet hükümlerine göre her bir parselde kullanabileceği ya da kullandığı bir alanın bulunup bulunmadığının saptanarak hâsıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Asıl dava, muhtesat bedelinin tespit edilerek hüküm altına alınmasına, karşı dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil istekleri-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve geçerli bir sözleşme bulunmadığının tespiti istekleri-
Çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, eski hale getirme süresinin ve bedelinin tespiti ve ecrimisil istekleri-
Çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteği-
Davalı imar öncesi kadastral parselde paydaş iken yapılanmış olup imar uygulaması ile yapı taşkın hale geldiğine göre, davalının kötüniyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, öyle ise, taşkın yapının bulunduğu bölüm bakımından 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 15. ve 16. maddeleri hükümleri uyarınca 5393 sayılı Yasa’nın 34. maddesi hükmüne istinaden ifraz yetkisinin Belediye Encümenine ait olduğu da gözetilerek, ifrazının mümkün olup olmadığının Encümen Kararına dayanarak araştırılmasının, ondan sonra bu istek bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmesinin gerekeceği-
Ecrimisilin, malikin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir bedel olduğu, somut olayda, taşınmazı muvafakate dayalı olarak kullanan davalının kötü niyetli olduğunu, dolayısıyla, ecrimisil ödemekle yükümlü bulunduğunu söyleyebilme olanağının olmadığı-
Mülkiyet hakkına dayalı davaların 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 3. maddesi kapsamında düşünülmesine yasal olanağın bulunmadığı-
Yanlar arasında düzenlenen 2.2.2010 tarihli belgenin, harici bir belge olup, tarafların mülkiyet hakkını değiştirici ya da kısıtlayıcı bir sonuç ve yanlar yararına ayni bir hak doğuramayacağı, ancak var ise kişisel haktan dolayı zarar tazmini istenebileceği, sözü edilen 2.2.2010 tarihli belge karşılıklı muvafakata dayalı tarafların taşınmazlardaki kulanımını düzenleyen sözleşme niteliğinde olup, dava açılmakla muvafakatin geri alındığının kabul edilmesinin gerekeceği, hal böyle olunca, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulünün gerekeceği-
Mülkiyet hakkı elinden alınan kimseye bir bedel ödenmesi gerektiği tartışmasız olup, davacının zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca kendi âkdine müracaat etme olanağına sahip olması, haksız eylemi nedeniyle ya da kusursuz sorumluluktan ötürü Hazine'ye karşı dava açmasını engellemeyeceği gibi Anayasanın 129. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerini rücu edilmek kaydıyla ancak Devlete karşı açılabildiği şeklindeki hüküm gözetildiğinde, davanın müstakil olarak Hazine'ye karşı açılması mümkün olduğu gibi, taşınmazı satan kişilere karşı da açılmasının mümkün olduğu-