Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği- Somut olayda davacının davalı işyerinde kuruma bildirilen çalışmasının 01/03/2002 ile 31/05/2003 tarihleri arasında olduğu, 19/10/2001-24/01/2002 tarihleri arasında davalı işyerinden istifa etmesi nedeniyle hizmetin kesintiye uğradığının açık olduğu,bu tarih öncesinde davalı işyerinden Kuruma bildirim olmadığından 19/10/2001 öncesinin de hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerektiği, bu yanlışığın giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasının gerekmediği, davacı tarafından yapılan davetiye,müzekkere,baro pulu ve bilirkişi giderleri olmak üzere toplam 649,50 TL yargılama giderinin takdiren 324,75 TL sinin davalı Ltd.Şti.den alınarak davacıya verilmesine karar verildiği-
Yargıtay'ın düzelterek onama kararları, aslında bozulması gereken bir kararın, bozma sebebinin yeniden yargılamayı gerektirmeyecek mahiyette görülmesi nedeniyle yasanın verdiği takdir yetkisine istinaden onanmasına karar verilmesi, bunun yanında düzelterek onama kararlarında harç alınacağına yönelik yasal bir düzenleme bulunmaması karşısında, düzelterek onama kararlarında onama harcı alınmaması gerektiği-
Kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı-
Her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı- Yok hükmünde olan ıslah dilekçesindeki talep miktarlarına göre karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı-
8. HD. 26.04.2017 T. E: 2016/14395, K: 6261-
Bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değilse de; davacı vekilinin başvurma harcı yatırmak suretiyle ek dava mahiyetinde maddi tazminat isteminde bulunduğu ve ek dava mahiyetindeki bu istemin ise, TBK. mad. 146 gereğince, uygulanmakta olan 10 yıllık zamanaşımı süresinden sonra ileri sürüldüğü ve bu isteme karşı davalı tarafça süresi içerisinde zamanaşımı def’inin sunulduğu gözetilmek suretiyle, ek davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece hüküm altına alınan alacağa yasal faiz uygulanması gerekirken en yüksek banka mevduat faizi uygulanması doğru değilse de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden bozma sebebi yapılmamış, temyiz edilen hükmün buna ilişkin bölümünün HUMK'nun 438/7 (HMK'nun 370) maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerektiği-
Davacıların vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; terditli davalarda terditli taleplerden birinin kabul edilmesi halinde davanın kabulle sonuçlandığı kabul edilerek reddedilen kademeli talep için davacı taraf aleyhine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği; mahkemece bu husus gözetilmeden, terditli taleplerden reddedilen tapu iptali ve tescil talebi yönünden davacıların vekalet ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilmesinin yerinde olmadığı; ne var ki; yapılan bu yanlışlık yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün buna ilişkin bölümünün HUMK'nun 438/7 (HMK m. 370) maddesi uyarınca düzeltilerek onanması gerektiği-
Mahkemece, mal rejiminin tasfiyesi ile davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağına kararın verildiği tarihten geçerli olmak üzere faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken, yanlışa düşülerek davanın açıldığı tarihten itibaren faiz uygulanmasının isabetsiz olduğu, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın, bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekeceği-
Yargılama sırasında, davalı kooperatifin iflasına karar verildiğinden ve karar kesinleştiğinden, eldeki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine göre açılan alacak istemine ilişkin davanın, yasa gereği “kayıt kabul” davasına döndüğü, kayıt kabul davalarında ise, hüküm altına alınan miktarın iflas masasına kaydına karar verilmesi gerekirken, mahkemece, kabulüne karar verilen alacağın, davalıdan tahsiline yönelik hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-