İçerik Akışı

Ticari dava- Davanın tüketici mahkemesinde görülmesi- Bankacılık işleri- Arabulucuk-

TTK 4. maddesi kapsamında, ticari dava sayılan davaların 6502 sayılı Tüketici Kanunu'nun 1. maddesinde açıklanan gerekçeyle zayıf tarafı koruma amacıyla ihtisas mahkemesi niteliğindeki tüketici mahkemesinde görülmesinin, davanın ticari olma niteliğini değiştirmeyeceği- TTK mad. 4/1-g ile davanın ticari olması tarafların sıfatına değil, davanın dayanağı yasal düzenlemenin niteliğine yani bankacılık işlemlerine göre belirlendiği, zaten bankacılık işlerinin büyük bölümü tüketicinin taraf olduğu hususlara ilişkin olduğu, dolayısıyla da dava tüketici mahkemesinde görülse de ticari dava olduğu, bu sebepler ile TTK mad. 5/a gereğince arabuluculuğa başvurulmamış olmaması ile özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı-

Hüküm ile gerekçe bölümünde oluşturulan çelişki-

Hüküm ile gerekçe bölümünde oluşturulan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi olduğu- Temyiz sınırlaması yapılmadan hükmün tamamının çelişkiden dolayı bozulması mümkün müdür?

İstihkak davalarında "tanık delili"- Somutlaştırma İlkesi-

Tanık listesi HMK mad. 121 anlamında yazılı delil olmadığından, davalının cevap dilekçesinde tanık deliline dayandığını bildirmesi yeterli olup tanıkların isimlerini cevap dilekçesinde bildirmek veya tanık listesini cevap dilekçesine ekli olarak vermek zorunda olmadığı ve HMK mad. 137 uyarınca davalıya tanıklarının isim ve adreslerini bildirmesi için süre verilerek, tanıkların celbi ile dinlenmeleri gerektiği- Davalı alacaklı tarafça delil olarak dayanılan ticari defter ve kayıtlar yönünden somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilmediği kabul edilmiş ise de; HMK mad. 119/1-e ve 194 gereğince somutlaştırma yükünün yerine getirilmemiş olması halinde, önce hakimin davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini (yeni bir vakıa meydana getirmeden, sadece mevcut vakıa kapsamında) davalıdan istenmesi ile, yargılamaya devam edilerek karar verilmesi gerektiği-

Hukuki Dinlenme Hakkı- Tanık Delili-

Basit yargılama usulü uygulanan davalarda ön inceleme duruşması hariç yargılamanın iki celsede bitirilmesi öngörüldüğü, davalı vekilinin katılmadığı 23.01.2013 tarihinden karar tarihine kadar 1 yıla yakın bir süre geçtiği gibi, bu süre içerisinde çeşitli nedenlerle duruşmaların birden çok kez ertelendiği de anlaşıldığından, davalı vekilinin tanıkların dinlenilmesi talebinin yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığı, yapılan işlemler neticesinde tanıkların dinleneceği hususunda davalı vekilinin meşru (makul) bir beklentisinin bulunduğu, hukuki dinlenilme hakkının (HMK m. 27) bir gereği olarak, HMK’nın 240/3’üncü fıkrası uyarınca davalı tarafa uygun bir kesin süre vererek sonucuna göre tanıkların dinlenip dinlenmeyeceğinin belirlenmesi gerektiği-

Ölüm aylığı- Sigortalılık süresi-

Sigortalı şayet ölüm aylığından yararlanılacak kadar sigortalılık süresini tamamlamadan ölmüş ve askerlik borçlanması ile birlikte yeterli süreye sahip olunabiliyorsa, hak sahiplerinin askerlik borçlanmasını yaparak ölüm aylığı bağlanmasına hak kazanabilecekleri- 2926 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca üç tam yıl sigorta primi ödenmiş olması gerektiğinden davacının, eşinin sigortalılık süresine ilişkin prim borçlarını ödediği tarihi takip eden aybaşından itibaren ölüm aylığının bağlanmasına hak kazandığı-

İstihkak iddiası- Sermayenin büyük çoğunluğunun üçüncü kişiye ait olması- İşletme adının borçlu şirket ve üçüncü kişi tarafından ortak kullanılması- Organik bağ-

Borçlu şirket 100.000 TL sermayenin 99.000 TL'si istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişiye ait olmak üzere kurulmuş olup takip dayanağı ilam ile ilgili yapılan yargılamada davalı üçüncü kişinin bizzat cevap dilekçesi verdiğinin görülmesi ve yargılamanın sonuçlanmasına kısa bir süre kala borçlu şirketteki hisselerini devretmesi, işletme adının borçlu şirket ve üçüncü kişi tarafından ortak kullanılması gibi olgular karşısında borçlu ile üçüncü kişinin arasında organik bağın varlığının kabulü ile üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesi gerektiği-

Zamanaşımına uğramış senet- İspat- Yazılı delil başlangıcı-

Bonolarda zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğu ve 3 yıllık zamanaşımı süresi içinde bonoların icraya konulması halinde kambiyo senedi niteliğini yitirip bu senetlerin tek başına alacağın varlığını ispat açısından yeterli bir belge olarak kabul edilemeyeceği- Davalının imzasını taşıyan bu belgelerin delil başlangıcı sayılacağı bu nedenle alacaklı iddiasının diğer yan deliller ve tanık beyanlarıyla ispat edilmesi gerektiği-

İtirazın iptali davası- Davanın açılmasından sonra davalının iflası-

İflasın açılmasından sonra müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları duracağı ve ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunabileceği (İİK. mad. 194)-

İlamın feragat nedeniyle ortadan kaldırılması- İlama dayalı takipteki hacizlerin durumu- Harç-

İcra takibine konu ilam feragat nedeniyle ortadan kaldırıldığından artık bu ilama dayalı takibin de konusuz kalacağı ve konusuz kalan icra takibindeki tüm hacizlerin de kaldırılması gerektiği- Mahkemenin "dayanak ilamın gerekçesinde tarafların haricen anlaştıklarını ve feragat ettiklerini beyan ettiklerini, buna göre dosya borcunun haricen tahsil edildiğini ve Kanunu na göre yapılan ödeme üzerinden harç alınması gerektiği" gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-

İş sözleşmesi- Vekalet ilişkisi-

Davacının kat malikleri tarafından seçilmiş yönetici olarak görev yaptığı dönem yönünden taraflar arasında iş sözleşmesi değil, 634 sayılı Kanun’dan kaynaklanan vekalet ilişkisi bulunduğu, davacının kat maliki olmamasının ve ücretle çalışmasının da ilişkinin mahiyetini değiştirmeyeceği- Mahkemece, bahsi geçen dönem bakımından, taraflar arasındaki ilişkinin iş sözleşmesine dayandığının kabul edilmesi hatalı olduğundan, bu dönem yönünden iş mahkemelerinin davaya bakmaya görevli olmadığı esas alınarak dava tefrik edilerek, görev yönünden usulden red kararı tesis edilmesi; kabule konu tarihler arasındaki aralıklı çalışmaları dikkate alınarak yargılamaya devam edilmesiyle hüküm altına alınan alacakların yeniden değerlendirilmesi gerektiği-