Davacının dava dilekçesinde tenkis talebinde bulunma hakkını saklı tuttuğu ve tahkikatın da henüz sonuçlanmadığının anlaşılması karşısında, davacının davasını ıslah etme hakkının bulunduğu ve davacıya ıslah konusunda süre verilip hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Harici satım sözleşmesine dayalı dairenin tapusunun devri olmadığı takdirde ödenen bedelin tahsili davasında görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğu-
Vasiyetnamenin iptali davasının vasiyetnamenin yerine getirilmesi davası yönünden bekletici mesele sayılarak neticesinin beklenilerek ve ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerektiği-
Davada; vasiyetnamenin mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı (TMK 557/1 md.) ve tasarrufun yanıltma, korkutma ve aldatma, zorlama (TMK 557/2.md.) sonucu yapıldığı ileri sürülerek iptali istenilmiş olup, mahkemece davacının vasiyetnamenin TMK.nun 557/2. maddesinde belirtilen sebepler nedeniyle iptali istemine ilişkin olarak bu konudaki iddia, beyan ve delilleri değerlendirilmeksizin yalnızca TMK. 557/1.maddesi yönünde inceleme yapılarak karar verilmesinin doğru görülmediği-
Vasiyetnameye konu taşınmazlardan bir tanesinin murisin sağlığında satılmış olmasının o taşınmaz yönünden ifa imkanının bulunmadığını gösterdiği; TMK'nun 557.maddesinde sınırlı bir şekilde sayılan iptal sebeplerinden, ifa imkansızlığının, vasiyetnamenin iptali sebebi olmadığı-
Mahkemece, yapılan ihtar ile gider avansı ve delil avansının birlikte talep edilmesi ve yasal düzenleme gereğince soyut kesin süre verilerek dava şartı noksanlığından da­vanın reddine karar verilmesi hatalı olduğu-
Davacılar, mirasbırakanın sonradan yaptığı vasiyetname ile belirli mal vasiyetinden rücu ettiğini, bu sebeple önceki tarihli vasiyetnamenin hükümsüz kaldığının tesbitini talep etmişseler de davalı yanda sonradan yapılan vasiyetnamenin iptali davası açmış olduğundan; davalı tarafından açılmış bulunan davanın derdest olup olmadığı araştırılarak, dava derdest ise aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış bulunan davaların birleştirilerek birlikte incelenmesi, aksi halde ise davacıların tesbit davası sonucunda karar almasında hukuki yararı bulunup bulunmadığının değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Vasiyetnamenin yapıldığı tarihte tasarruf ehliyetinin bulunduğu Adli Tıp Kuru­mu raporundan anlaşılmış ise de; vasiyetnamenin murise manevi ikrah altında yaptırıldığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan davacıların davasının kabulü gerektiği-
Vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davaların, bir aynı hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi’nce açılan vasiyetnamenin Türk Medeni Kanunu’nun 596 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tebliğ işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği veya itirazların sonuçsuz kaldığının, bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti için olduğu, bu tesbitin başlı başına aynı bir hakkın geçirimini sağlamayacağı, o nedenle kendisine belirli bir mal vasiyet edilen kimsenin bu vasiyeti yerine getirmekle yükümlü olan varsa ona, yoksa yasal ve seçilmiş mirasçılara karşı açacağı istihkak davası ile malın kendisine teslimini istemesinin gerekeceği-