İhalenin feshini isteyen şikayetçinin icra mahkemesine yaptığı başvuru sırasında 100 TL "gider avansı" yatırdığı, mahkemece adı geçene gönderilen muhtıra ile eksik gider avansı olan 315,00 TL. nin iki haftalık kesin sürede yatırılmasının istendiği" uyuşmazlıkta, eksik gider avansının "sebebi" ve "nelerden kaynaklandığı" açıklanmak suretiyle, eksik kısmı tamamlaması için şikayetçiye muhtıra tebliği gerektiğinden, denetime elverişli bir hesaplama yapılmaksızın ve istenen gider avansının nelerden kaynaklandığı açıklanmaksızın gönderilen muhtıraya uyulmamasının şikayetçi aleyhine sonuç doğurmayacağı- İhalenin feshi isteminin mutlaka duruşmalı incelenmesi gerektiği-
Davanın taşınmazın kayden mevcut olmasına rağmen, fiilen mevcut olmadığı iddia edilmek suretiyle, devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat talebine ilişkin olması dolayısıyla imar işlemleri sırasında tapu elemanlarının ihmalinden kaynaklanan devlet sorumluluğunun da TMK'nın 1007. maddesi kapsamında olacağı dikkate alındığında, eldeki davaya adli yargıda bakılması gerektiği açık olduğu gibi böyle bir davada husumetin davalı Hazineye yöneltilmesi gerektiği-
İşkolu tespitini, işveren veya üyesi bulunduğu işveren sendikası, işyerinde faaliyet gösteren veya göstermeyi amaçlayan işçi sendikaları ve işyerinde çalışan işçilerin talep edebileceği- Bakanlıkça verilen işkolu tespit kararının, Resmi Gazetede yayımlanacağı- Bu tespite karşı ilgililerin (başvurmakta menfaati bulunan), kararın yayımını takip eden onbeş gün içinde işyerinin bulunduğu yerdeki iş davalarına bakmakla görevli mahkemede dava açabilecekleri- Dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davanın da bu hakka uymakla yükümlü olan kişilere karşı açılması gerektiği- Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirleneceği- 
Her ne kadar takip alacaklısı şirketin takip tarihi itibariyle taraf ehliyeti bulunmasa da, borçlunun icra mahkemesine yaptığı şikayet üzerine yapılan yargılama sırasında, ticaret sicilden terkin edilen alacaklı şirketin, ihyasına karar verildiği ve kararın yargılama sırasında kesinleştiği görüldüğünden HMK. mad.115/2 'ye göre süre verilmeden, yargılama sırasında takip alacaklısının mahkeme kararı ile yeniden ihyasına karar verildiği gözetilerek, borçlunun, alacaklının takipte taraf ehliyeti bulunmadığı yönündeki şikayetinin reddine karar verilmesi gerektiği- HMK. mad. 297 gereğince borçlunun ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği yönündeki şikayetinin esası incelenerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) için öncelikle dava konusu vasiyetnamenin itiraza uğramaması, itiraz edilmiş ise vasiyetnamenin iptali davasının reddine karar verilmiş olması, başka bir deyişle vasiyetnamenin kesinleşmiş olması gerekeceğinden, bu amaçla vasiyetnameden bütün mirasçıların haberdar edilmesi ve hak düşürücü sürelerin başlaması için vasiyetnamenin açılıp okunması dosyasının kesinleşmiş olması gerekeceği, aksi takdirde tenfiz davası açılamayacağı-
Üçüncü kişinin elindeki bir paranın İİK’nın 89. maddesine göre değil de, taşınır hacizlerine ilişkin 88. maddesine göre haczedilmesinde, tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, paranın somut olarak üçüncü kişi elinde mevcut olması gerektiği, henüz mevcut olmayan bir paranın taşınır hükümlerine göre haczine yasal olanak bulunmadığı, üçüncü şahıstaki para alacağının da İİK 110  kıyasen uygulanarak hacizden itibaren altı aylık süre içerisinde icra dosyasına celbinin istenmesi gerektiği- Dosyanın borçlusunun, alacaklı olduğu icra dosyasına girecek paralar üzerine haciz koyan şikayetçilerin yasaya uygun bir haczinin olmadığı, buna göre sıra cetvelinde yer alması mümkün olmayan bu şikayetçinin davasının, hukuki yararının bulunmadığı-
Borçlu imza itirazı ile çelişecek bir itiraz da ileri sürülemez ise de; itiraz dilekçesinde süresi içinde borca da itiraz edilmiş olduğu ve teminat iddiasının da borca itiraz niteliğinde olduğu gözetilerek, alacaklının senedin teminaten verildiğine ilişkin kabulü karşısında iddianın genişletilmesinin söz konusu olmadığı, teminat iddiasının sürede olmadığından da bahsedilemeyeceği, mahkemece, İİK'nun 169/a-5. maddesi gereğince teminat senedi iddiasının kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Yargılama sonunda ihbar olunan hakkında hüküm tesis edilmemiş olması, ihbar olunanın asli ya da fer'i müdahil sıfatıyla da yargılamaya katılmamış bulunması, hükmü temsilen değil, kendisi bakımından ve kendisi adına temyiz etmiş olması, ihbar olunanın davayı temyiz hakkını doğurmayacağı, Y.İ.B.K. uyarınca, yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmediği hallerde, Yargıtay tarafından da bir karar verilmesinin mümkün olduğundan, ihbar olunanın temyiz isteminin HUMK mad. 432/4 uyarınca reddine karar vermek gerektiği- Usul işleminin, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu usul işlemi geçerliliğini koruyacağından, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga HMK mad. 109/2'ye göre yapılmış olan usul işlemlerinin, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren yasa değişikliğine göre yeniden yapılmasına gerek kalmadığı- Davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak, vekaletname tarihi ile borç senetlerinin imzalandığı tarihi arasındaki dönemde, ihbar olunan tarafından alınan vekaletnameye dayalı olarak vekaletname kapsamı dışında davacı adına başkaca işlemler yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bu işlemlerin davacı tarafça benimsenip benimsenmediği, taraflar arasında bu hususta bir teamül oluşup oluşmadığı araştırılıp, buna göre karar verilmesi gerektiği-
Davada, davalının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulandığı, bu durumda mahkemece yapılacak iş; Türk Medeni Kanunu'nun 405. ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 56. maddesi uyarınca davalının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılarak sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesinden ibaret olduğu-
Davacı taraf, kısıtlı olan adına sulh hukuk mahkemesinin dosyasında ek kararla dava açmak için izin aldıklarını belirttiğinden, mahkemeden dava açmak için izin alınıp alınmadığının soruşturulması, eğer izin alınmamışsa, bu eksikliğin tamamlanması için -HMK. mad. 115/2 gereğince- davacı tarafa kesin süre verilmesi ve bunun sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-