Caminin kamu malı olması nedeniyle satışına karar verilemeyeceği- Cami ve müştemilatının usulen ifraz ettirilmesi için davacıya mehil verilmesi ve taşınmazın geri kalan kısmının satılmasına karar verilmesi gerekirken taşınmazın üzerinde bulunan cami ve müştemilatı dikkate alınmaksızın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesi doğru görülmeyerek hükmün bu sebeple bozulması gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin iptali davasında, ifa imkansızlığının nedeni olan korunması gerekli kültür varlığı niteliğindeki eserden kaynaklanan kısıtlamanın sözleşme tarihinden önce de mevcut olup, düzenlenen sözleşmedeki ölçü, nitelik ve vasıflardaki bir binanın yapılamayacağının taraflarca ve özellikle basiretli bir tacir olduğu kabul edilmesi gereken yüklenici tarafından sözleşme öncesinde öngörülmesi gerektiğinden sonradan meydana gelen objektif ifa imkansızlığı değil, başlangıçtaki hukuki imkansızlığın söz konusu olduğu-
Dava konusu tapusuz taşınmaz imar planında park ve spor alanı olarak belirtilmiş olup hakkında kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunmadığından, davacının güncel hukuki yararının bulunduğundan söz edilemeyeceği ve mahkemece muhdesatın tespiti isteği yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine (HMK 115) karar verilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan kasko rücu istemine ilişkin davada, belediyelerin mecburi kamu görevi dolayısıyla meydana gelen zararlar, hizmet kusuru sonucu doğmuş zararlardan sayılacağından, bu tür tazminat davalarının çözümlenme yerinin de idari yargı mercii olacağı-
Davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabileceği, öte yandan alacaklı tarafından alacağın miktar ve değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabileceği- Hakimin takdir alanına giren manevi tazminatın takdiri indirime tabi fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti, cezai şart, sözleşmenin kalan süresine ait ücret gibi alacakların başlangıçta tam olarak ve tamamen belirlenmesinin mümkün olmadığı-
İstirdat istemine ilişkin davada, davacıya gerekli süre verilip dava dilekçesinde gerekli düzeltme yapıldıktan sonra dava dilekçesi ile duruşma gününün doğru hasıma tebliği ile anılan davalıya savunma hakkı tanınarak onun huzuru ile yargılama yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Murisinin davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitiyle ölüm aylığına hak kazandığının tespitine ilişkin davada, davacının dava dilekçesinde davalı gösterdiği ve davaya karşı devam edilerek karar başlığında adının yazıldığı, halbuki müteveffa sigortalıya ait işe giriş bildirgesinin dava dışı ünvanlı işyerince düzenlenerek Kurum'a verildiği ve bu işyerince Kurum'a müteveffa sigortalı adına hizmet bildirimlerinde bulunduğu belirgin iken eldeki davada husumetin yöneltilmeden mahkemece yazılı şekilde sonuca gidilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğu-
Davalı yüklenici tacir olup, davacının murisinin de aralarında bulunduğu arsa sahiplerinin tacir olmadığı, buna göre davanın "nispi ticari dava" olmadığı (TTK. mad. 4/1), TBK.'nun 470. vd. maddelerine atıf yapılmadığından, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin iptali istemine ilişkin davanın "mutlak ticari dava" niteliğinin de bulunmadığı, buna göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu- Tüketici mahkemesince göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin davada, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturup, bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup davanın o kurum aleyhine açılacağı- İdari eylem ve işlemlerden doğan zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b mad. gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gerektiği-
Gider avansının hangi giderler için istendiği hususu açıkça belirtilmediği gibi davacı tarafa yapılan ihtaratın da usulüne uygun olmadığı-