Davalı işverene ait ticari takside şoför olarak çalışan iki kişiden birisi olan davacının aylık sabit bir tutarı işverene ödemesi karşılığında hasılata bağlı olarak değişen günlük ücret ile çalıştığı, bu çalışma sisteminde işçi olan şoför tarafından işverene aylık sabit bir ödeme yapılmakla birlikte, işçinin günlük sabit bir ücreti söz konusu olmayıp, ücretin günlük hasılata bağlı olarak değiştiği- İşveren aylık sabit bir tutar ile gelirini garanti altına almakta ise de, asgari ücret düzeyi saklı kalmak kaydıyla işçinin ücret düzeyi bakımından sabit bir alt sınır bulunmadığı, ayrıca, hasılata bağlı günlük yevmiyeli olarak çalışan işçilerin haftalık kırk beş saatten fazla çalışsa dahi fazla çalışma ücretine hak kazanmayacağına ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı- Bu itibarla, yapılan işin niteliği ve tanık beyanları dikkate alındığında, davacının fazla çalışma yaptığı anlaşıldığından, davacının haftalık kaç saat fazla çalışma yaptığının belirlenmesi, daha sonra fazla çalışma ücretinin sadece yüzde elli zamlı kısmının hesaplanması ve hesaplanan miktardan da karineye dayalı makul oranda indirim yapılarak karar verilmesi gerektiği-
6098 sayılı TBK’nun 19. (mülga 818 sayılı BK’nun 18.) maddesinde düzenlenen genel muvazaa hukuksal nedenine dayalı sıra cetvelinin iptali ile davalı tarafından icra dosyası kapsamında tahsil edilen bedel yönünden alacak istemi- Borçlunun maaşına yazılan haciz yazılarının sıraya konularak bu sıra ile ödeme yapılmasının İİK'nın 140/1 maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olmadığı- Mahkemece, davanın TBK'nın 19. maddesinde düzenlenmiş muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü doğru ise de; ispat yükü yönünden genel ilkelere uygun olarak ispat yükünün davacıda olduğu kabul edilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken ispat yükü davalıya yüklenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacı tarafça sunulan delillere göre, tapuda davacı adına kayıtlı taşınmazın vekâletname ile yetkili kılınan davalı tarafından önce eşine temlik edilip, kısa bir süre sonra da ondan devralarak vekilin kendisine mal ettiği sonucuna varıldığı, taşınmazın 2005 yılındaki arsa değeri 41.308,00TL olduğu hâlde çok altındaki bir bedelle devredildiği açık olup vekâlet verenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında bulunan vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığı- Zararlandırma eyleminin gerçekleşmesi halinde yetkinin kötüye kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği-
Davacı mirasçıların "bedelsizlik" ve "muvazaa" iddiasıyla açtığı bonodan dolayı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, HMK. 201 uyarınca, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemleri, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile, ancak senetle ispat edilebileceği- Senede karşı "senetle ispat" kuralının senedin tarafları için geçerli olduğu- Mirasçıların "külli halef" sıfatıyla senede karşı dava açmaları hâlinde, iddialarını ancak "yazılı delille" ispat edebileceği- Mirasçıların küllî halef sıfatıyla değil de, (eldeki davada olduğu) sadece kendi miras haklarına dayanarak dava açmaları durumunda ise, senede karşı olan iddialarını senet (kesin delil) ile ispat etmek zorunda olmadığı, muvazaa iddialarını HMK. 203/d gereğince tanıkla ispat edebileceği- "Eldeki davada muvazaa iddiasının hukukî temelinin bulunmadığı ve davanın bedelsizlik iddiasına dayalı olduğu, davacı mirasçıların kendi haklarına dayanarak böyle bir davayı açamayacakları, dolayısıyla tanık dinlenilerek hüküm kurulmasının mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Muris muvazaasında, temlikin muvazaalı olduğunu ispatlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğu-
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçinin kural olarak bu iddiasını ispat etmek zorunda olduğu- Fiili bir olgu söz konusu olduğundan kural olarak işçinin, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebileceği; fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmalarının delil niteliğinde olduğu; ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekeceği- Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz ise de aynı işveren aleyhine dava açan kişiler davacı tanığı olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına kural olarak itibar edilmemesi; birbirlerine tanıklık eden kişilerin beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması ile bu tanıkların beyanlarının diğer yan delillerle birlikte değerlendirilerek, sonuca gidilmesi gerekeceği- Tanık beyanları, yapılan işin niteliği, işyerinin özelliği dikkate alındığında, mahkemece sezon döneminde çalışmanın saat 22:00’ye kadar sürdüğünün ve 4,5 saat daha ilave fazla çalışma yapıldığının kabul edilmesinin isabetli olduğu-
"Davalı ile kardeş olduğunu, taşınmazın davalının borçlarını ödemek için kredi temin etmek amacı ile davalıya devrettiğini, bankadan alınan kredinin de kendisi tarafından ödendiğini, devir nedeninin ortadan kalktığını" ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının payı oranında iptali ile adına tesciline isteyen davacının inançlı işlem iddiasının kanıtlayamadığı-
Hayvan bulunduranın sorumluluğuna dayalı maddi tazminat istemine ilişkin davada; davacıya ait taşınmaza zarar veren hayvanlar arasında davalıların hayvanlarının da olduğu, ancak hayvanlardan kaçının davalılara ait olduğu tespit edilemediğinden, davacının talep edebileceği zarar miktarından 1/6 oranında davalının sorumlu olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerektiği- Davacı vekili dava dilekçesinde 15.660 TL olarak belirttiği talebini, 4/5 oranında düşürerek 12.528 TL üzerinden itirazın iptaline karar verilmesini istemesinin davadan kısmi feragat olarak kabul edilerek hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Davacı taraf, davalının 01.09.2012 tarihinden beri dava konusu taşınmazları işgal ettiğini iddia etmiş ve tanık deliline dayanmışsa da, mahkemece, davacı tarafa tanık listesi ve adreslerini sunması için usulüne uygun süre verilmeden, dava konusu taşınmaz başında taraf tanıkları dinlenmeden, davanın kısmen kabulüne karar verilerek, yalnız 2013 ve 2014 yılları için ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Dava dışı yükleniciden kurayla 1 numaralı daireyi teslim alan davalının, bu daire için ibraname verdiği ve davacının kurayla teslim aldığı 2 numaralı daireyle davalının bir ilgisinin bulunmadığı olayda; davalının ibrası, davacının değil, bizzat davalının hak kaybına uğramasına neden olduğundan, davalının yükleniciyi ibra etmesinin davacıya herhangi bir zarar vermediği, davacının uğradığını iddia ettiği zararla davalının ibra eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı- Davacının kira kaybına ilişkin talebi bakımından ise; eldeki davada davacının, kat irtifakı sırasında 1 numaralı dairenin adına tescil edildiğini, kurada ise 2 numaralı dairenin kendisine isabet ettiğini, kendisinin 1 numaralı daireyi 2008 yılında davalının gösterdiği kişiye devrettiğini buna rağmen, davalının 2 numaralı dairenin tapusunu kendisine geç devrederek, kira kaybına uğramasına neden olduğunu iddia ettiğine göre bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu- Davaya konu 2 numaralı daireyi, davalının mı davacıya devretmediği, yoksa davacının mı dairenin tapusunu almaktan kaçındığı hususu tam olarak tespit edilip, hâsıl olacak sonuca dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-