Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükünün, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düştüğü-
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede susamın birim fiyatı 1.705,00 USD iken, bu susamın Türkiye gümrüğünden 1.300,00 USD birim fiyat üzerinden geçirilip, gümrük işlemlerinin bu miktar üzerinden yapıldığı; yine taraflar arasındaki diğer sözleşmede susamın birim fiyatı 1.960,00 USD iken Türkiye gümrüğünden geçirilirken 1.300,00 USD birim fiyat üzerinden işlem yapıldığı, bu durumda; taraflar arasında imzalanan her iki sözleşmede de davacı tarafından Türkiye’ye ihraç edilecek susamın birim fiyatı yüksek olduğu halde; davacı tek taraflı olarak fiyat indirimi yapıp sözleşmelere konu miktardaki ürünü daha düşük birim fiyat üzerinden Türkiye’ye ihraç ettiği, davalıya gümrük mevzuatı gereği teslim ederek bedelini tahsil ettiği, davacının davalının isteği ile Türkiye gümrüklerine daha az vergi vermek amacıyla birim fiyatı olduğundan düşük gösterdikleri iddiasının davalı tarafından kabul edilmediği gibi; davacının da taraflar arasında böyle bir anlaşmanın olduğunu yazılı delille ispat edemediği, bu iddianın, davalı bakımından gümrük mevzuatına muhalefet ve gümrük kaçakçılığı suçlarını oluşturacağından, yemin delili ile de ispatlama imkanının bulunmadığı, öte yandan; tacirin dürüst olması ve işlemlerini basiretli bir idareci gibi yürütmesinin zorunlu olduğu, davacı, davalı ile bu şekilde Türkiye gümrüklerine karşı gerçeğe aykırı beyanla işlem yapılacağının kararlaştırıldığını ispatlayamadığından, davacının fiyat farkına dayalı iki faturadan kaynaklı alacağının bulunduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı; ayrıca, davalı bir tüzel kişi olup tüzel kişinin müdürü ile aynı soyadını taşıyan kişilerin Türkiye’den davacı şirketin bulunduğu Singapur ülkesindeki davacı şirket hesabına dava konusu iki adet fatura tutarında havale göndermiş olmasının ve davacının Singapur yasalarına göre karşılıksız olan bu parayı kabul edemeyeceği için Türkiye’ye iade ettiği olgusunun da davalıyı etkileyen bir yönünün bulunmadığı, zira hukuk muhakemesinde ceza muhakemesinden farklı olarak, tarafların iddia ve savunmalarını her türlü delille değil, hukuk muhakemesi kanununda yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, bu itibarla; davacının ispat edilemeyen davasının reddinin gerektiği-
Mahkemece, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının akdi ilişkiyi inkar ettiği, davacı defterlerinde sipariş avansı adı altında ödemeler kayıtlı ise de, neye istinaden ödeme yapıldığına dair açıklayıcı bir kayıt olmadığı, ispat yükü kendisine düşen davacının dayandığı ticaret borsa kayıtları beyannamesinin tek taraflı olarak düzenlendiği, davalı aleyhine delil olmayacağı, davacı yanın yemin deliline de dayanmadığı ve akdi ilişkinin varlığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Ziynet alacağına ilişkin davada; evden ayrılmayı tasarlayan kadının ziynet eşyasını, önceden yanında götürmesi ve gizlemesinin her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkün olup; bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerektiği ve aksini ispat yükünün davacı kadında olduğu- Davacı tanığının beyanlarının davacının değil, bizzat davalının beyanlarına dayanması halinde davacı kadının iddiasını ispat ettiğinin kabulü gerektiği-
Borçlanmadığı edimi kendi istediğiyle yerine getiren kimse bunu ancak kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilecek olup (TBK. 78) ispat külfetinin yanlışlıkla ödeme yaptığını ileri süren davacı tarafta olduğu- Vade tarihleri ve ödeme tarihleri birbirinden farklı dava konusu 2 senedin de hataen ödendiğinin kabul edilemeyeceği- Dava konusu senetler bono niteliğinde olup davacının işlemlerinde basiretli bir tacir gibi davranması, ödeme yaparken ödenilen bonodaki imzanın kendisine ait olup olmadığını incelemesi gerektiği- Hataen ödeme yaptığını ispatlayamayan davacının davasının reddi gerektiği-
Tek başına, teslim alan imzası bulunmayan sevk irsaliyelerinin davalı defterlerinde kayıtlı olması ve fatura düzenlenmesinin malın teslimini ispata yeterli olmadığı- Davacının eşi ile davalı şirket arasındaki e-posta yazışmalarının içeriğinde de "dava konusu kömürün davacının eşine teslim edildiğine" dair davacıyı bağlayıcı bir tespit bulunmamaktaysa da, dosya içerisinde davacı ve davacının eşinin isim ve imzalarını içerir, araç plakalarının yazılı olduğu, irsaliye numaralarının kayıtlı olduğu kömür tartım fişleri bulunduğundan, mahkemece tüm bu belgelerin asılları temin edilerek davacı tarafa gösterilmesi, inkar halinde imza incelemesi yapılarak malın teslim edilip edilmediğinin; edilmişse ne kadarının teslim edildiğinin tespiti gerektği- Malın bu şekilde tesliminin belirlenmesi halinde ise, davacının eşi olması ve yine dosyada mevcut banka dekontlarında dava konusuna ilişkin süreçte bu kişinin davacı adına davalı şirkete bir kısım ödemeler yapması hususunun davacının eşinin davacı ile birlikte çalıştığına karine teşkil ettiği nazara alınarak bir hüküm kurulması gerektiği-
Taraflar arasındaki alacak davasında; davalının savunmasında yer alan davanın derdest olduğu, savunulan diğer davadaki beyanının işbu davanın kabulü için elverişli bir ikrar içermediği; davacının davalıya mal satıp teslim ettiğini ispat külfeti altında olduğu, davacı bu vakıayı ispat edebilirse bu sefer davalının kendisine teslim edilen mal bedelini ödediğini ispat etmesinin gerektiği kabul edilerek, taraflarca gösterilen tüm deliller toplanıp ispat külfetinin kime ait olduğuna da dikkat edilerek değerlendirme yapılması gerektiği, ayrıca istinaf mahkemesince ilk derece mahkemesinin yaptığı tahkikat yeterli görülmeyerek ilave tahkikat ile davalı isticvap edilmiş olduğundan, bu durumda istinaf mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfetinin, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bileziğin, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanacağı- Davalı erkeğin düğünde toplam 12 adet bilezik takıldığına yönelik beyanının mahkeme önünde ikrar kabul edilmesi gerektiği-
Borç olarak banka havalesi ile gönderilen paranın iade edilmediği ileri sürülerek alacağın tahsili istemine ilişkin davada; havalenin sadece bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiği karinesini oluşturduğu, karinenin aksini ispat yükünün havaleyi gönderen şahsa ait olduğu; bunun yanı sıra banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine ilişkin herhangi bir şerh bulunmadığı ve ödünç ilişkisi davacı tarafından kanıtlanamadığı için, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-