Haciz sırasında “103 ihbarnamesi yerine geçmek üzere kıymet takdir tutanağının bir örneğinin borçlunun eşine tebliğ edildiğine” dair bir beyanın kıymet takdir tutanağında belirtilmemiş olması halinde, borçlunun taşınmazına konan haczi, kıymet takdir raporunun kendisine tebliği ile öğrenmiş sayılacağı-
Borçlunun haczedilmemesi gereken emekli maaşına konulmuş olan haczin kaldırılmasından sonra, önceki kesintilerin geri alınması için genel mahkemede “istirdat davası” açması gerekeceği, bu konuda icra mahkemesinin görevsiz olduğu-
İİK’nun 82/I-12. maddesi gereğince borçlunun haczedilemeyecek olan evinin “haline münasip olup olmadığı”nın belirlenmesi için, evin, borçlunun haciz anındaki sosyal durumuna ve borçlu ile ailesinin ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması gerekeceği, buradaki “aile” teriminin geniş anlamda olup “borçlu ile birlikte aynı çatı altında yaşayan bakmakla yükümlü oldukları kişileri” kapsadığı- Borçlunun bulunduğu yerin daha mütevazi semtinde, ihtiyacı olan haline uygun bir evin değerinin bilirkişiden rapor alınarak saptanıp, haczedilen evin değerinin bu miktardan fazla olması halinde, evin satılmasına karar verilip, satış bedelinden kendisine mesken alması için gerekli miktarın borçluya bırakılıp, kalan tutarın alacaklıya ödenmesi gerekeceği-
Borçlunun haczedilmezlik şikayetine konu ettiği taşınmaz (mesken) üzerindeki ipotek borcunun teşkil etmeyeceği- Haciz tarihinden önce ödenmiş olmasına karşın, ipoteğin kaldırılmamış olmasının, meskeniyet şikayetinde bulunulmasına engel teşkil etmeyeceği-
“Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi” tapu kütüğüne şerh edilmiş olsa dahi, lehine satış vaat edilen kişi adına tescil işlemi gerçekleştirilmedikçe, mülkiyetin alıcıya intikalini sağlamayacağı; sicile şerh verilen taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin 5 yıl süreyle 3. kişilere karşı ileri sürülebileceği; haczin kaldırılması için anılan süre içerisinde alıcının “tescil davası” açıp, adına taşınmazı tescil ettirmesi gerekeceği-