İcra müdürlüğünce alacaklının "emekli ikramiyesinin haczine" ilişkin talebinin kabulüne karar verildikten sonra, alacaklının, "borçlunun emekli ikramiyesinin haczine yönelik bir talebinin bulunmadığı" belirtilerek "yeni" bir kararın verilmesinin, "icra müdürlüğünün kendi kararından kendiliğinden dönemeyeceği" ilkesine aykırı olacağı- İcra müdürlüğü, kendi kararından vazgeçemez ise de, şikayete konu işlemin icra mahkemesince denetlenerek usulüne uygun olup olmadığının belirlenmesi gerektiği ilkesi de nazara alınarak, alacaklının icra müdürlüğüne yaptığı talep yazısı ile müdürlüğün bu talebe ilişkin kabul kararı ve aynı tarihli e-haciz işlemi birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, alacaklının söz konusu talebi göz ardı edilerek, sadece önceki tarihli haciz istemi esas alınmak suretiyle, eksik inceleme ile sonuca gidilmesinin hatalı olduğu- 
İİK'nun 18/3. maddesi gereğince şikayet üzerine icra mahkemesinin kanunda aksine bir düzenleme yok ise duruşma açılmasına gerek olup olmadığına karar vereceği, duruşma açılmasına karar verir ise ilgilileri duruşmaya çağıracağı, gelmeseler bile yargılamaya devam ederek gereken kararı vereceği, duruşma yapılmasına karar verilmişse artık taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapılması gerekeceği, usulüne uygun tebligata rağmen taraflar gelmezlerse o zaman yokluklarında yargılamaya devam edilerek dosya kapsamına göre bir karar verileceği, şikayetlerde HMK'nın 150. ve 320. maddelerinin uygulama alanının bulunmadığı-
Şikayetçi borçlu geçerli bir mazeret bildirmemiş ve duruşmaya gelmemiş olsa dahi dosyanın işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilemeyeceği, o halde, mahkemece, taraflar gelmeseler bile, inceleme yapılıp şikayetin sonuçlandırılması gerekeceği-
Genel mahkeme ile icra mahkemesi arasında yargılama usulü, ispat vasıtaları ve uygulanan kanun maddelerinin farklılık içermesi, icra mahkemesinin dar yetkili olması, kural olarak icra mahkemesi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaması gibi özelliklerin yanında Yargıtay 3. ve 12. Hukuk Dairelerinin temyizen inceleme konusu yaptığı işlerin aynı mahiyette bulunmaması hususu da dikkate alındığında içtihadı birleştirmeye yer olmadığı-
İpotekli taşınmaz maliki üçüncü şahsa ihbar yapılmadıkça, onun yönünden borç muaccel olmayacağından hakkında icra takibi başlatılamayacağı- İİK. mad. 150/ı uyarınca, "hesap özetinin, tazmin talebinin veya ihtarın ipotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye tebliğ edilmesi veya tebliğ edilmiş sayılmasının, TMK.'nun 887. maddesinde öngörülen ödeme istemi yerine geçeceği", bu hususun ilamlı takip yapma şartı olup, mahkemece resen nazara alınması gerektiği- Alacaklı vekilinin temyiz dilekçesi ekinde sunduğu muacceliyet ihtarına ilişkin tebliğ parçası borcu söndüren nitelikte bir belge olmasa da takip şartına ilişkin olduğu ve takip talebinde de anılan belgeye dayanıldığı gözetildiğinde, mahkemece şikâyetin mahiyeti gereği duruşma açılarak, takip şartlarının oluşup oluşmadığının re'sen araştırılması gerektiği- Tensip tutanağı ile muacceliyet ihtarı tebliğ şerhi örneğinin sunulması için alacaklı vekiline verilen kesin sürenin sonuçları hatırlatılmadığından usulüne uygun olmadığı- "Alacaklı vekilinin temyiz dilekçesi ekinde sunduğu belgeyi, cevap dilekçesi ekinde sunmuş olması hâlinde duruşma açılması gerekmeyeceğinden, hâkimin duruşma açılmaması yönündeki takdir hakkının yasaya uygun olduğu, temyiz aşamasında sunulan belgeye itibar edilemeyeceği ancak kesin sürenin usulüne uygun olmadığı belirtilerek yerel mahkeme direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Bölge Adliye Mahkemesince, "dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine" karar verildiğine göre, bu karara uygun şekilde işlem yapılması gerekirken, bir taraftan işin esasına da girilip şikayetçi borçlunun istinaf isteminin esastan reddedilerek çelişkili şekilde hüküm kurulması mümkün olmadığı-
Birleştirmeye konu davalar bağımsız kimliklerini koruyacağı- Birleşen dosya hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmeden, asıl ve birleşen dosyalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmaksızın yalnızca asıl dava yönünden inceleme yapılarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu- Asıl dosya ve birleşen dosyaların karar başlığında ayrı ayrı gösterilerek hüküm kurulmamasının şekli ve usuli bir eksiklik olduğu-
Sıra cetvelinin iptali istemine ilişkin şikayette alacaklının şikayet edilen olarak gösterilmemiş olmasının şikayetin reddini gerektirmeyeceği- Mahkemece; kendisine sıra cetvelinde para isabet eden icra alacaklısına re'sen tebligat çıkartılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerektiği-
Borçlunun şikayetinin kısmen kabulü-kısmen reddine karar verilmesi halinde, mahkemece, davada kendini bir vekille temsil ettiren alacaklı alacaklı lehine -maktu tarife üzerinden- vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Mirasın hükmen reddi şikayeti hakkında mahkemece verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın kesinleşmediği görülür ise derdestlikten bu yöne ilişkin davanın reddine karar verilmesi, aksi halde mirasın reddi davasının bekletici mesele yapılması, bu dava sonunda mirasın hükmen reddi kararı verilir ise takibin iptali yönünde hüküm tesisi, anılan dava reddedilir ise borçluların meskeniyet şikayetinin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-