Satış vaadine konu taşınmazın sözleşme tarihinde tapusuz olduğu, davalıların murisi tarafından özel parselasyona tabi tutulmuşsa da, sözleşme tarihinde ifasının mümkün olmadığı, kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın üçüncü kişi adına kayıt ve tespitinin yapıldığı, davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının, taşınmazın dava dışı 3. kişi adına tapuya kayıtlı olması nedeniyle ifa olanağı bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşıldığından, sonraki imkansızlık nedeniyle borcu sona eren davalı mirasçıların, murislerinin davacı taraftan aldığı satış bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iade etmesi gerektiği- Borcun sona erdiği tarih itibariyle, davacının talebi doğrultusunda denkleştirici adalet ilkesi gereğince hesaplama yapılması gerektiği- Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacağı ve bu sürenin sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlayacağı- Satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye, yani vaat alacaklısına teslim edilmişse, on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda, zamanaşımı savunmasının, iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği- Taşınmazın zilyetliğinin davacıya devredilmiş olması, hem de davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının reddi kararının ...2009 tarihinde kesinleşmesi karşısında, davacı açısından borcun sona erdiği tarih ...2009 olup, davanın açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin de dolmamış olduğu-
Resmi sözleşmede ödendiği belirtilen bedelin ödenmediğinin; ancak, aynı değerde başka delil ile ispatı gerekeceğinden davacının satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan edimini yerine getirdiğinin kabulü gerekeceği, satış vaadi borçlusu dava konusu taşınmazlardaki paylarını dava dışı üçüncü kişiye sattığı kayıt malikinin de kötüniyetli olduğu davacılar tarafından ileri sürülmediğinden mahkemece tazminata hükmedilmesi gerekeceği, taşınmazın davalı tarafından üçüncü kişiye satıldığı ve ifanın artık imkansız hale geldiğinden, bir taahhüt muamelesi olarak geçerliliğini koruyan sözleşme gereği davacının zararının 818 sayılı BK’nın 96. maddesi uyarınca giderilmesi, dava konusu taşınmazlardaki payların dava tarihindeki rayiç değerlerinin hüküm altına alınması gerekeceği-
Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemi-
İş kazası sonucu oluşan sürekli iş göremezlik nedeniyle meslekte kazanma gücündeki kayıp oranı, kazalı sigortalıya bağlanacak gelir ve hüküm altına alınacak tazminatın miktarını doğrudan etkilediğinden bu oranın hiçbir duraksamaya yol açmayacak biçimde saptandığı tarihten itibaren (somut olayda, belirsizliğin Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulu kararı ile ortadan kalktığı tarihten) zamanaşımının başlatılması gerektiği- Meslekte kazanma gücü kayıp oranı, iş kazasından dolayı talep edilecek maddi tazminatın sınırlarının belirlenmesi için gerekli olduğundan, ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz etmenin mümkün olmadığı-
Temlik sözleşmesine konu 5 Nolu bağımsız bölümün o dava tarihindeki değerinin arsa sahibinden tahsili ile yükleniciye verilmesine karar verilmiş olup, eldeki temyize konu davada aynı bağımsız bölümün bedelinden arsa sahibinin de sorumlu tutulması halinde, davalı arsa sahibinin; 5 Nolu bağımsız bölümün değeri bakımından hem yükleniciye hem de yükleniciden 5 Nolu bağımsız bölümü temlik alan davacı H. T.’a mükerrer olarak ödemede bulunmuş olacağı- Davalı arsa sahibinin eldeki davada 5 Nolu bağımsız bölümün dava tarihindeki rayiç bedelinden sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece yapılması gereken işin; konusunda uzman yeni bir bilirkişi kuruluna 21/11/2014 tarihli Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamı doğrultusunda inceleme, değerlendirme ve hesaplama yaptırılarak, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor almak, bu rapora esaslı ve hukuken geçerli itiraz olduğu taktirde, ek rapor alarak bu itirazları değerlendirmek ve raporun bozmaya uygun düzenlenip düzenlenmediğini denetlendikten sonra bozmaya uygun yapılacak hesaba göre karar vermekten ibaret olduğu-
Kiralananın kullanıma elverişsiz hale gelmesi veya kullanımının önemli ölçüde azalması kiracının kasıtlı olmayan bir eylemi ile meydana gelmiş olsa dahi, kiraya verenin kiralananın kullanıma elverişli halde bulundurulması yükümlüğünden kurtulamayacağı- Kiraya verenin kasıtlı olarak kiralanan alandaki elektriği kesme eylemi nedeniyle kiracının abonelerine belirli bir süre kaliteli iletişim hizmeti veremediğinin ve bu hali ile zarar görmüş olduğunun kabulü gerektiği-
Kira sözleşmesindeki "kiracının 3 ay öncesinden ihbarda bulunmak kaydıyla kiralananı tahliye edebileceğine" ilişkin tarafların serbest iradesi ile konulan şartın geçerli olup tarafları bağlayacağı- Kiracının taşınmazdan erken tahliyesi nedeniyle mahrum kalınan kira bedeline ilişkin açılan itirazın iptali davasının kabulü halinde icra tazminatına hükmedilemeyeceği-
İş kazasında yaralanan işçinin açtığı tazminat davasında, bekletici mesele yapılan maluliyet oranının tespitine dair dosyanın kesinleştiği tarihte davacının zararının kesin şekilde belli olduğu kabul edilerek zamanaşımının meslekte kazanma gücü kaybı oranının kesin şekilde belirlenmesinden sonra hesaplanması gerektiği- "Tazminata konu zararın varlığının öğrenilmesi yeterli olduğundan, zamanaşımı başlangıç tarihinin olay tarihi olduğu ve davacının ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminatların zamanaşımına uğradığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İfa imkânsızlığının yorumlanması ve belirlenmesinin zorunlu bulunduğu, TBK.'daki anlatımlara uygun rapor alınmadan, yetersiz ve uzmanlık alanı uygun olmayan bilirkişi heyetince düzenlenen rapora itibar edilerek karar verilmesinin doğru olmadığı, hükmün bozulmasının gerektiği, o halde mahkemece yapılacak işin; 6100 sayılı HMK'nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek aralarında uzman makine mühendisi bulunan bilirkişiler kurulu aracılığıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemenin ve Yargıtay'ın denetimine elverişli rapor alınarak özellikle sözleşme ve ekindeki projede belirtilen şekilde mevcut çelik konstrüksiyonlu binanın ana taşıyıcı çelik aksamı ile konstrüksiyonlu cephe ve çatı kaplamalarının hasar verilmeden sökülerek 150 km ileride idarece yeri belirlenecek alana naklinin ve hasarsız sökülmesinin anlatılan ilke ve esaslara göre objektif olarak mümkün olup olmadığı, temlik eden sözleşmenin yüklenicisinin işinin ehli basiretli bir tacirden beklenen özen ve yükümlülüğü yerine getirip getirmediği ve sözleşme ve eklerine göre işin yapılmasının imkânsız olup olmadığını bilmesinin gerekip gerekmediği, biliyor ya da bilmesi gerekiyor ise Yapım İşleri Genel Şartnamesi'nin 14. maddesinde ki sorumluluk hükümleri de gözetilerek temlik eden yüklenicinin sonuç ve zarardan sorumlu olup olmadığı belirlenmeli, asıl davanın menfi tespit davası olarak açıldığı ve yargılama aşamasında ödeme yapılması nedeniyle istirdat davasına dönüştüğü de gözetilerek bedele hükmedilmesi halinde istirdat tarihinden itibaren faiz yürütülmesi, birleşen davada talep edilen alacağın miktarı içerisinde asıl davada dava konusu edilen alacağın bulunduğu da gözetilerek mükerrer ödemeye neden olmayacak şekilde kazanılmış haklarda göz önüne alınarak hüküm kurmaktan ibaret olması gerekeceği-