İtirazın iptali davasının daha önce kesinleşen davanın eki mahiyetinde olması, borcun miktarının önceki karar kapsamında açıkça belirlenmiş ve vade ve takip tarihinde döviz kurunun da belirlenebilir olması nedeniyle alacağın likit olduğunun kabulü ile davalı tarafın takibin devamına karar verilen miktar yönünden takibe itirazda haksız olduğunun kabulü ile davacı taraf yararına icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken hatalı gerekçeyle bu istem yönünden davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş ve bu kısım yönünden davanın bozulmasına karar vermek gerekmiş ise de bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Davacı tarafın tanık deliline dayanmadığı, muvazaa iddiasını ispatlayan somut bir vakıa ya da delil ortaya koymadığı, dinlenilen davalı tanıklarının ise temliklerin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmadığı, aksine murisin davacıdan mal kaçırma iradesinin bulunmadığını, yapılan satış işlemlerinin gerçek satış olduğunu, bedelinin muris tarafından tahsil edildiğini, satışlarda muvazaa olmadığını, çocuksuz olan murisin sağlığında mal tasfiyesi yaparak bedeli ile hayır işleri yaptığını, tanınmış bir iş adamı olduğundan bu durumun çevresince de bilindiğini beyan ettikleri, davalı vekilince sunulan dilekçe ile banka dekont suretleri sunulduğu, bedellerin arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olmadığı, bu durumda tüm dosya kapsamına göre ispat yükü üzerinde olan davacı tarafın temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığı iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği; hatalı değerlendirme ile üstelik bu konuda ispat yükü de ters çevrilmek suretiyle murisin dava konusu taşınmazları satmasını gerektirecek makul sebebi bulunduğunun, satış parasının ne şekilde ödendiğinin, davaya konu devir nedeniyle yapıldığı belirtilen ödemelerin miras bırakan tarafından ne şekilde kullanıldığının davalı tarafça ispat edilmesi gerektiğinin belirtilmesinin doğru olmadığı- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bedeller arasında aşırı fark bulunduğu, dinlenen tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı, muvazaa iddiası ispat edildiğinden Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Borçlunun alacaklılarına zarar verme kastının ve bu kastın davalı 3.kişi ... tarafından ne şekilde bilindiğinin ya da bilinebileceğinin kanıtlanamamış olması karşısında; mahkemece tüm bu maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı yorum ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ve hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, dava konusu taşınmazların satış bedeli ile üzerlerindeki ipotek borcunun ödenmiş olduğunun anlaşıldığı-
İflasın tekliği ilkesine göre, ilk derece mahkemesi kararının tek harçla kararı istinaf edebileceği-
İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekâlet ücretine, konusu para ile ölçülemeyen işlerde, asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin ise beşte birine hükmedileceği, Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekâlet ücretinin, kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceği- Mahkemece maktu vekâlet ücretinin altında kalmamak kaydıyla asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin 1/5’i oranında vekâlet ücreti yerine nispi ve tam vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davalı iş yerinde çalışması nedeniyle davacı tarafa yapılmış ve itiraza uğramayan ücret ödemelerini gözeterek hesap yaptırmak, kararın davacı tarafça temyiz edilmemiş olması nedeniyle davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hakları gözeterek; özellikle bu hesap raporunda belirlenen ücret katsayısını aşmamak ve işlemiş devre sonu olarak esas alınan 31.12.2019 tarihinden sonra yürürlüğe giren asgari ücret değişikliklerini rapora yansıtmadan hesap yapılmasına dikkat etmek, sonuca göre tespit edilecek maddi tazminat alacağını dikkate alarak karar verilmesi gerektiği-
Muteriz borçluların murisinin ............ tarihinde vefat ettiği, 3 gün ve 3 aylık süre dolmadan .............. tarihinde muris borçlu aleyhine başlatılan takipte, borçlunun öldüğünün anlaşılması üzerine, mirasçılarına ödeme emri tebliğ edildiği, yapılan takibin İİK'nın 53. maddesine aykırılık teşkil ettiği İİK'nın 16/2. maddesi uyarınca şikayetin süresiz olduğu, mahkemece, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bu husus re'sen dikkate alınarak İİK'nın 53. maddesine aykırı olarak takip yapıldığı gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmesi gerektiği belirtilerek mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında şikayetin kabulüne, takibin iptaline karar verilmesinin yerinde olduğu-
Takip dosyasına ayrıca vekaletname sunulmamış olmasının, yetki itirazına ilişkin mahkeme kararının dosyaya ibraz edilmiş olması karşısında artık borçluların takipte vekille temsil edildiği gerçeğini ortadan kaldırmadığı, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 11. ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının zorunlu olduğu, bu nedenle ödeme emrinin vekile tebliğinde usulsüzlük bulunmadığı-
Her ne kadar mahkemece tazminata hükmedilmiş ise de temeldeki davanın konusunun gayrimenkulün aynına ilişkin olduğu, HMK'nın 367/1 maddesi uyarınca ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağı, bu nedenle mahkemenin bu konudaki değerlendirmesinde bir isabetsizlik görülmediği, davalı vekilinin ................ tarihli dilekçe ile dayanak ilamın onadığını ve davanın konusuz kaldığını belirtmiş ise de şikayet konusunun takip tarihi itibari ile değerlendirilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin bu yöndeki talebinin yerinde görülmediği-
Taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli olup olmadığı, olması halinde davacının feshinin haklı olup olmadığı, davacının sözleşmeden kaynaklı bir alacağı bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin davada, taraflardan birinin istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepler ve kamu düzenine aykırılık bakımından yapılacak incelemenin sonucunda, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasını yahut düzelterek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasını gerektiren bir hâl tespit edildiği takdirde artık istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilemeyeceği, kararın gerekçesinde hata edilmiş ise istinaf başvurusunun kabulü ve yerel mahkeme kararının kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddi ile ilk derece mahkemesinin gerekçesinin değiştirilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-