Tasarrufun iptali davasında, itirazının iptaline ilişkin davalarının sonuçlanıp kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmaz üzerinde ipoteği bulunmakta iken ipotek borcunun ödenmesi üzerine davacı bankanın bu ipoteği kaldırdığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davası açmakta hukuki menfaati bulunmadığı-
Taşınmaz satışı için ödeme satın alan tarafından yapılması gerektiği gibi satıcı tarafından yaklaşık 1 yıl vadeli teminat senedi verilmesi de inandırıcılıktan uzak yaşam deneyimlerine aykırı olduğundan alacağın gerçek olduğundan söz edilmesinin mümkün olmadığı-
Boşanma davası sonucu hükmedilen tazminat alacağına ilişkin alacağın doğumundan sonra, davalı ile oğlu arasında yapılan tasarrufun iptali davasının kabulü gerektiği- Takip konusu alacak miktarı iptali istenen tasarrufların değerinden daha düşük olan üzerinden vekalet ücretinin takdiri gerekeceği-
Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunduğu gibi, davalı borçlu şirket ortağı ile davalı 3 .kişinin aynı köy, cilt ve hanede nüfusa kayıtlı oldukları, aynı yörede ticari faaliyette bulundukları, davalının savunmasından borçlunun durumunu ve amacını bildiği ve emsal olarak sunulan ve Yargıtay tarafından düzeltilerek onanan bir diğer dosyada da "davalı borçlu şirket ortağı adına kayıtlı taşınmazı davalı 3. kişinin ağabeyine, borçlu şirketin adına kayıtlı taşınmazı da 4. kişiye, onun da davalının ortağı olduğu şirkete devrettiği her iki tasarrufun da iptaline karar verildiği" görüldüğünden, dava konusu tasarrufun İİK'nun 278/3-2, 280/1 maddeleri gereğince iptale tabi olduğu-
Borçlu ile davalı şirket arasındaki söz konusu tasarruf yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında misli fark bulunması nedeniyle İİK’nun 278/3-2, ayrıca davalı borçlunun ortağı ve temsilcisi olduğu şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı 3.kişi şirketin borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK’nun 280/1.madde gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. ve 5. kişiler, muhtelif şirketlerde ortak ve yönetici olarak bulunmalarına rağmen adı geçen kişiler ile ortağı oldukları şirketlerin davalı borçlu ve onun ortağı olduğu şirket ile ticari ilişkisi içinde bulunduğu, aralarında organik ve fiili bağ olduğu davacı tarafından ispatlanamadığından dolayısıyla davalı 4.ve 5 kişinin kötüniyetli oldukları davacı tarafından ispatlanamadığından 4 ve 5 kişi durumundaki davalılar hakkındaki davanın reddine; bu durumda, davalı şirket hakkındaki davanın İİK’nun 283/2 madde gereğince bedele dönüşmesi nedeniyle davacının dava konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak davalı 3.kişi şirketin dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeli olan 3.800.000,00 TL tazminatla sorumlu tutulmasına (aynı taşınmaza ilişkin olarak başka alacaklılar tarafından açılan ve tazminat olarak hükmedilerek kesinleşen dosyalar var ise o dosyalarla da tekerrür oluşturmayacak şekilde) karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nun 278/3-1 maddesi gereğince kardeşler arasındaki tasarruf bağış hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptali gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarından amaç alacaklı kamu kurumuna alacağını tahsil imkanı sağlamak olup tasarrufun kamu alacağı nisbetinde iptali gerekeceği- Tasarrufun iptali davalarının kabulü halinde takip konusu alacak ile tasarrufa konu şeyin bedelinden hangisi az ise o değer üzerinden harç alınması gerekirken fazla olan vergi alacağı üzerinden harç alınmasının hatalı olduğu- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
İvazlar arasında fahiş fark olduğu, borçlu ile davalının kardeş, diğer davalı ile ise aynı köyde ve aynı mahallede oturdukları ve aynı kooperatifte birlikte çalıştıklarından borçlunun mali durumunu bildikleri veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından kat’i aciz belgesi sunulmadığı gibi davalı borçlunun ev adresine haciz için gidildiği ancak cezaevinde olduğunun öğrenilmesi üzerine haciz yapılmadığı, yine borçlu adına kayıtlı araçlara ve iki taşınmaza da haciz konulduğu anlaşıldığından, davacıya geçici veya kat’i aciz belgesi sunması için uygun bir süre verilmesi veya davacı tarafından haciz konulan araçlar ile tapu kayıtları getirtilerek gerektiğinde değerleri konusunda keşif yapılarak bilirkişi raporu alındıktan sonra borçlunun aciz halinde olmadığı anlaşılıyorsa davanın ön koşul yokluğundan reddine, aksi takdirde davanın esası incelenerek mevcut delillere göre karar verilmesi gerekeceği- Bilirkişi tarafından hesaplanan dava konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki rayiç değeri ile davalı tarafından borçluya ödenen arasında misli fark bulunmadığı gibi, davalının kötüniyetli olduğu da davacı tarafından ispatlanmadığından dava konusu bu bağımsız bölümle ilgili davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı 3. kişinin tapudaki devir tarihi veya yakın tarihli borçluya banka aracılığıyla yaptığı ödemeler veya kredi kullanması gibi maddi ve hukuki olguların aralarında başka bir ticari ilişki bulunmaması halinde taşınmaz bedeline mahsuben yapılan ödemeler olarak kabul edileceği- Davalı 3.kişi tapudaki bedel dışındaki 50.000 TL’lik ödeme iddiasını banka dekontları ile ispatladığından bu durumda bedel farkının varlığından söz edilemeyeceği-