Borçlu müteahhitin inşaat sözleşmesi gereği almaya hak kazandığı alacağından vazgeçmesi nedeniyle açılan iptal davasında, davalı arsa sahipleri müteahhidin hakedişinden kendilerince yapılmış inşaat ruhsat masrafları, sözleşmede öngörülen cezai şart ve haksız işgal tazminatı gibi kalemler dikkate alındığında ve mahsup edildiğinde müteahhidin bir alacağının kalmadığını bu nedenle iptali istenilen ibra ve fesih sözleşmesi ile davacıdan bir mal kaçırmalarının söz konusu olmadığını ileri sürmüş olup karara dayanak alınan bilirkişi raporunda, sözleşmede davalı arsa sahipleri tarafından yapıldığı belirtilen inşaat ruhsat masrafları, işgal tazminatı gibi hususları hiç değerlendirmeye alınmadığı gibi cezai şartın hesaplanma şeklide anlaşılamadığından, konusunda uzman aralarında inşaat mühendisinin de olduğu bilirkişi kurulundan, fesih tarihindeki inşaatın durumu dikkate alınarak, davalı borçlu müteahhidin hak ettiği bedel ile davalı arsa sahiplerinin sözleşme gereğince talep edebilecekleri hak ve alacaklarının (inşaat ruhsat masrafları, sözleşmede öngörülen cezai şart ve haksız işgal tazminatı gibi kalemler hususunda değerlendirme yapılarak) tesbiti yapıldıktan sonra iptali istenilen fesih ve ibranamenin davacı alacaklının haklarını engelleyici nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı 3. kişiler tarafından ödenen bedelle bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, ayrıca davalı 3.kişi ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı vs. gibi bir ilişkinin bulunmadığı, yani davalı 3.kişinin kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında,  davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Borcun kaynağının iptali istenen tasarruftan önce olduğu ve dava dilekçesinde TBK.19'a dayanıldığı görüldüğünden, davanın 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığından reddinin hatalı olduğu-
Davacının davalılar arasındaki ilişkiye dair ileri sürdüğü ceza dosyasının numarası belirlenerek dosya arasına alınması, içindeki delil ve beyanların incelenip taraflar arasındaki ilişkinin İİK 280. maddesi uyarınca tasarrufun iptaline tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, İİK  278'de belirtilen iki yıllık sürenin hak düşürücü süre gibi kabul edilip davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasından sonra açılan menfi tespit davasının sonucunun, tasarrufun iptali davasında 'bekletici mesele' (HMK. 165) yapılması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için alacağın gerçek bir alacak olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin ya da geçici aciz vesikası bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılacağı- İptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine ve ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da açılabileceği-
Anne-kız arasındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 uyarınca bağış niteliğinde olup iptali gerektiği- Dava değeri, iptali istenilen tasarruf konusu işlemin değeri ile takip konusu alacağın miktarından hangisi az ise o olduğundan, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin buna göre belirleneceği- Davalı yönünden kabul edilen taşınmaz hisse değerleri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken fazla vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğu- Borçluların murisine ait iken dava dışı bir kooperatif ile kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu edilen taşınmazlar üzerinde 10 katlı iki blok yapılıp 4 daire ile bu bağımsız bölümün altında bulunan bodrum ve müştemilattan çıkabilecek daireler ve işyeri gibi yerlerin  %50'si borçluya, %50'si dava dışı kişiye ait olacakğı kararlaştırıldığından ve sözleşme dava dışı anılan kooperatif tarafından tamamlanamamış ve davalı tarafından tamamlanmış olduğundan, mahkemece bilirkişi raporunda sözleşmede bahsi geçen  taşınmazlar değerlendirme yapılmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Mahkemece kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı borçlu ile babasına düşen daire ve diğer bölümlerin tesbiti yapılarak, bu bağımsız bölümlerin dava dışı şahıslar adına tescillli olduğu tesbit edildiği takdirde, bu şahısların da davaya dahili sağlanarak, borçluya ait olması gereken yerler ile babasından intikal eden yerler için hissesine düşen miktara göre davanın kabulüne karar vermesi gerektiği-
Aciz belgesinin; tasarrufun iptali davası açılmadan önce, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hükmün Yargıtay'ca bozulmasından sonra da sunulabileceği- Borçluya ait taşınmaz üzerine konulan haczin, borçlunun meskeniyet  şikayeti üzerine icra mahkemesince kaldırılmış olduğu görüldüğünden,  hacze kabil mal bulunamadığına ilişkin haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde (İİK. mad. 105) olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu aracın noterde yapılan araç satış sözleşmesindeki bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmamakla birlikte; davalı 3. kişi, borçlunun yeğeni olduğundan, mahkemece, İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği-
Borçlu ve üçüncü kişi arasında İİK. mad. 278/3-1 anlamında bir yakınlık olduğu ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi kişilerden olduğu (İİK. mad. 280) ispat edilememiş olup üçüncü kişinin, satıştan önce ve sonrasında borçluya banka aracılığı ile yaptığı ödemelerin taşınmaz satışı için yapıldığı belirtilmemiş ise de, borçlu ve üçüncü kişi arasında satış dışında başka bir nedenle ödeme yapılmasını gerektiren bir ilişki tespit edilmediğinden bu ödemelerin taşınmaz satışı için yapıldığının kabulü gerektiğinden ve bu durumda tapudaki satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark bulunmadığından tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının görülmesi için gerekli aciz belgesinin temyiz aşaması da dahil her aşamada ibrazının mümkün olduğu- Mahkemenin borçlunun satış tarihinde mali durumunun iyi olduğu bu nedenle taşınmazları mal kaçırma amacı ile satmasının mümkün olmadığı yönündeki gerekçesinin isabetsiz olduğu- İİK. mad. 278/3-1'de belirtilen akrabalar arasında yapılan satış bağış niteliğinde olup iptali gerektiği, maddede geçen 2 yıllık sürenin dolması nedeni ile bu maddenin uygulanma imkanı yok ise de, borçlunun baldızı ve kardeşlerinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğundan, İİK. mad. 280 uyarınca, tasarrufun iptali gerektiği- Akit tablosunda borçlu ile adresi aynı olan ve inşaat işi ile uğraşan borçlunun demir aldığı kişinin İİK. mad. 280 uyarınca borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğu- Dava esastan reddi halinde, davalı lehine, borç miktarından daha düşük olan taşınmaz değeri üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-