Dava konusu taşınmaz için tapuda ödenen (gösterilen) bedel ve taşınmazın üzerindeki ipotek borcu toplamı ile bilirkişi tarafından belirlenen taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri arasında misli fark bulunmadığı, davalı 3.kişi ile borçlu arasında akrabalık,arkadaşlık, iş ortaklığı...vs.gibi bir ilişkinin bulunmadığı, yani davalı 3.kişinin kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Kamu alacaklarının bir kısmını veya tamamının tahsiline olanak bırakmamak amacı ile borçlu tarafından bir taraflı tasarruflar ile borçlunun maksadını bilen veya bilmesi gereken kimseler ile yaptığı tasarrufların tarihleri ne olarsa olusun geçersiz olduğu (6183 s. K. mad. 30) kabul edildiğinden, mahkemece tanık beyanlarının bu madde kapsamında olup olmadığının değerlendirmesi gerektiği- 6183 s. Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiği-
Taşınmaz üzerinde dava dışı bankanın 1 tirilyonluk ipoteği bulunduğu ve bu hali ile de taşınmazın tapudaki değeri ile ipotek bedeli de dikkate alındığında gerçek değeri arasında "yukarıya doğru aşırı oransızlık" olduğu, İİK. mad. 278/2 uyarınca, edimler arasındaki aşırı farkın "bağışlama" hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu- "Taşınmazların, hayvan alamı nedeni ile ortaya çıkan borcun ödenmesi amacı ile alacağa karşılık devrinin yapıldığı" anlaşıldığından, İİK. mad. 279/2 uyarınca, acizden itibaren bir yıl içinde yapılmaları halinde iptali gerektiği gözetilerek, borca karşılık taşınmaz devrinin mutad ödeme vasıtası olarak görülmesi mümkün olmadığından, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufa konu edilen "hastane işletme ruhsat devrini"nin bir karşılık alınarak devir sözleşmesine konu edilmesi ve Sağlık Bakanlığın yazısından "alım satıma konu olduğu" ve "ruhsatların üzerine haciz konulabildiği" anlaşıldığından, maddi bir değerinin olduğunun saptandığı- Aynı sektörde faaliyet gösteren ve borçlu şirketin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu anlaşılan 4. kişi hakkında da tasarrufun iptali davasının kabulünün isabetli olduğu-
6183 s. K. uyarınca yapılan takipte borçlunun vergi borcunun tahsiline engel olmak için kızı ve damadına yaptığı tasarrufların 6183 s. K. mad. 28/1 gereğince "bağış" niteliğinde olup iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında davanın kabulü ve bedele dönüşmesi halinde, söz konusu bedelin sadece üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerekirken, borçludan da tahsiline şeklinde hüküm oluşturarak, zaten aciz halinde olan borçludan amme borcunun iki kez tahsili gibi bir sonuca yol açacak şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu (6183 s. K. mad. 31)- Davanın bedele dönüşmesi haline, hükmedilecek tazminat miktarına borçlunun tasarrufu gerçekleştiği tarihteki kamu alacağı ve ferilerini geçmeyecek şekilde hükmedilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirleneceği-
Aynı taşınmaz ile ilgili iki farklı kıymet takdir raporları bulunması halinde, çelişkinin giderilerek, bulunan değer ile borçluya ait diğer taşınmaz değerleri birlikte toplam miktarın, davacı alacaklının borcunu karşılamaya yetmesi halinde tasarrufun iptali davasının, borçlunun aciz halinin bulunmaması nedeni ile "ön koşul yokluğundan" reddine, aksi durumda ise, borçlunun borcuna karşılık borcunun 3 katı değerde hissesini kardeşine devretmesine yönelik tasarrufun iptali için açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun alacaklı olduğu icra dosyasındaki alacağını üçüncü kişi davalı eşine temlik etmesi halinde, davalıların karı-koca oldukları ve davalı üçüncü kişinin, eşi olan davalı borçlunun davacılara borcu olduğunu bilebilecek durumda olduğu, davacıların alacağını sonuçsuz bırakmak amacı ile temlikin yapıldığı anlaşıldığından davanın kabulü ile davacıların alacakları ile sınırlı olmak üzere temlik tasarrufunun iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
Aciz halinde olduğu belgelenen borçlu tarafından borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmazı davalı üçüncü kişiye ivazlar arasındaki fahiş fark olacak şekilde satması nedeni ile bu tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptali gerektiği- Dördüncü kişi yönünden ivazlar arasındaki fahiş farkın yeterli olmadığı, kötü niyetinin ispatlanmış olması gerektiği- Davalı ile tanık beyanı arasındaki çelişkili yönler, taşınmazda halen davalı üçüncü kişinin oturmasına rağmen bu konuda davalı dördüncü kişi tarafından yapılmış bir açıklamanın olmaması dikkate alınarak, ifadelerdeki çelişkilerin giderildikten sonra ve davalı üçüncü kişi ile dördüncü kişi arasında "gerçek" bir satışın olup olmadığı göz önünde bulundurularak, davalı dördüncü kişinin kötü niyetinin yeniden değerlendirilmesi gerekirken, dördüncü kişi hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı üçüncü kişinin borçlunun İİK. mad. 278 kapsamında akrabası olduğu veya İİK. mad. 280.maddesi gereğince borçlunun aciz halini ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken şahıslardan olduğunu gösteren somut delil ileri sürülmemiş ve ispat edilmemiş olup, mahkemece, dava konusu taşınmazın serbest piyasa koşullarındaki değerinin denetime elverişli kriterler içerecek şekilde, tesbiti ile gerçek değeri ile tapudaki değerinin karşılaştırması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kardeşler arasındaki tasarruflar bağış niteliğinde olup iptali gerektiği- Tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde, takip konusu alacak miktarı ile dava konusu tasarrufun değerinden hangisi az ise o değer üzerinden yargılama gideri ve davacı lehine vekalet ücreti takdir edileceğinden, mahkemece, taşınmazın satış tarihindeki değeri belirlenerek takip konusu alacak miktarına göre kıyaslama yapılarak düşük olan bedel üzerinden yargılama gideri ve bu bağlamda vekalet ücretini belirlemesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasının kabulle sonuçlanması halinde, alacaklı tarafından başlatılacak bir icra takibi olmayacağı, İİK. mad. 281 uyarınca uygulanan ihtiyati haczin, tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşeceği ve davacı alacaklının verilen ilamı icra dosyasına ibrazı ile cebri icra işlemine devam edileceği gözetilmeden, mahkemece "ihtiyati haciz mahiyetinde" verilen "ihtiyati tedbirin" kararın kesinleştiği tarihle sınırlandırılmasının isabetsiz olduğu-