Dava konusu taşınmaz üzerindeki 700.000,00 TL ipotek bedeli dikkate alındığında; ivazlar arasında bedel farkı olmadığından bu yönde yapılan tespit yerinde olmamakla birlikte, davalılar arasında iptali istenilen satıştan önce devam eden ticari ilişkilerinin bulunduğu taraflarında kabulünde olup, 3. kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğu, buna göre; İİK'nun 280.maddesi gereğince yapılan değerlendirmenin yerinde olduğu gibi, davalıların bu satışın alacağa mahsuben yapıldığı yönündeki kabulleri de dikkate alındığında, İİK'nun 279/2-2 maddesine göre; ödemenin mutad ödeme aracı ile yapılmadığından satışın batıl olması nedeni ile tasarrufun bu gerekçe ile de iptali gerektiği-
Taşınmazın satın alınmasından önce davalı üçüncü kişinin kendisine ait taşınmazı tapuda sattığı sabit olduğundan, bu bedelin satın alınan taşınmaza ödendiği kabul edileceğinden bedel farkı olmadığı- Davalı üçüncü kişinin "borçlu ile arazi komşusu" olduğunu, borçlunun "üçüncü kişi ile tanışık olduğunu, oğlunun yakın arkadaşı olduğunu ve taşınmazın bedelsiz devredildiğini" belirtilmesi karşısında, İİK. mad. 280/1 uyarınca, davalı üçüncü kişi, borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğundan, bu davalı yönünden de tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Nam-ı müstearın, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olduğu- Taşınmazın bir başkası (borçlunun eşi) adına, borçlu tarafından satın alındığı yönünde bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan (ekonomik durumları vs.) taşınmazın borçlu tarafından satılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- 5 yıllık hakdüşürücü süre geçtikten sonra tekrar borçlunun eşi tarafından satın alınarak diğer davalıya devredilen taşınmaz yönünden öncelikle satışın nam-ı müstear niteliğinde olup olmadığı değerlendirilerek sonra da davalının borçlu ile yakınlık ve akrabalık ispatlanmadığından, satışın 6183 s. Yasanın 28/2 maddesine göre ivazlar arasında fark olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılması gerekirken anılan davalının kredi ile taşınmaz satın almasının aleyhe yorumlanmak sureti ile davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kamulaştırma bedelinin tesbiti davasının  sonunda davalı borçluya fazla ödeme yapıldığı anlaşılmış olduğundan, borcun taşınmazın satış tarihinden önce doğmuş olduğunun kabulü gerektiği- Borçlunun oğlu ile borçlu ile aralarındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 uyarınca iptali gerektiği- Taşınmazın bulunduğu yer nüfusuna kayıtlı diğer davalının borçlu ile akraba olması nedeni ile İİK. mad. 280/1 gereğince borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığını ve içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü gerektiği-
Banka kayıtlarından, davalı üçüncü kişinin, takibin borçlularından ve aynı zamanda davalı borçlunun ortağı olduğu şirkete havaleler yaptığı anlaşıldığından, davalı üçüncü kişi ile borçlunun ortağı olduğu şirket arasında dava konusu satıştan önce ilişki olduğu gözetilerek, İİK. mad. 280/1 gereğince davalı üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığını ve içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü gerektiği-
Davalı borçlunun borcundan dolayı iptal davasına konusu taşınmazın cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı 3. kişi elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı- 8.500,00 TL'ye satılan taşınmazın gerçek değerinin 12.000,00 TL olduğu belirlendiğinden, iki değer arasında önemli bir oransızlık olmadığı gibi, İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptal için aciz ve hacizden geriye doğru iki yıllık süre içinde tasarrufun yapılması gerekmekte olup davacı tarafından sunulan aciz belgelerinin tarihine göre 2 yıllık sürenin de geçmiş olduğu- Hükümde tarafların ve davaya katılanların kimliklerinin belirtilmesi gerektiği- Hükmün sonuç kısmında taraflara yüklenilen borç ve hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği- Üçüncü kişiler arasındaki dava arkadaşlığı ihtiyari nitelikte olduğundan, herbir üçüncü kişi yönünden yargılama giderinin ayrı ayrı belirtilmesi gerektiği, kimden tahsil edileceği belirtilmeksizin tek davalı varmış gibi karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı üçüncü kişi N.'ın borçlunun oğlu olup borçlu ile aralarındaki tasarrufun İİK'nun 278/3-1 maddesine göre iptali gerekeceği- Diğer davalı ... ise taşınmazın bulunduğu yer nüfusuna kayıtlı ve borçlu ile akraba olması nedeni ile İİK'nun 280/1 maddesi gereğince davalı ...'ın da, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığını ve içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü gerekeceği-
Davalı borçlunun taşınmaz üzerindeki hisse payı 3/28 olduğu düşünüldüğünde, bilirkişi raporuna göre davalı borçlunun hissesine düşen değer ile taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında bedel farkı bulunduğundan, İİK. mad. 278 uyarınca tasarrufun iptalinin gerektiği-
"KDV alacağının temliki" işleminin iptaline yönelik açılan davanın reddi gerektiği- KDV iadesi alacağının tamamı üzerinden temlikname yerine, daha düşük miktar üzerinden temlikname tanzim edilmesinin, bu şekilde bir imkan varken yüksek bir meblağdan vazgeçerek, alacaklılarından daha düşük miktarda nakit para kaçırılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu durumun dahi davalılar arasındaki işlemin muvazaalı olmadığı kanısını oluşturduğu- Nihai kararını vererek davadan el çeken yerel mahkemenin ihtiyati haczin kaldırılmasına karar veremeyeceği- 
Dava konusu taşınmaz vergi borcunun doğumundan sonra borçlunun kardeşine K.’e devredildiğinden 6183 s. K. mad. 28/1 uyarınca tasarrufun hükümsüz olduğu ve yine taşınmazın bu kez yeğene satışının da anılan Yasanın 30. maddesine göre iptali gerektiği bu hali ile davalıların haksız oldukları sabit olduğundan, kamu borcunun yargılama sırasında ödenmesi nedeniyle konusuz kalan davada yargılama giderinin davalılar aleyhine hükmedilmesi gerektiği-