TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkisinin Kaynakları > - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri > - A. Sorumluluk > Madde 49 - I. Genel olarak
Haksız icra takibi ve haksız haciz nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın giderimi için - bu eylem davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden- tazminat davası açılabileceği-
Haczin uygulandığı 06/12/1996 tarihi ile marketin vergi kaydının kapatıldığı 20/03/1998 tarihleri arasında bir kısım eşyaların haczedilmesi nedeniyle oluşan iş ve kar kaybı hesaplanarak buna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Başkasının borcu nedeniyle 3. kişinin malına konulan haciz sonucu uğranılan zararın tazmini davasının, tüm haciz koyanlara değil, satışı isteyip malları sattırana yöneltilmesi gerekeceği-
Yoksulluk nafakası istenebilmesi için öncelikle tarafların resmen evlenmiş ve daha sonra mahkeme kararı ile boşanmış olmalarının arandığı- Resmi evli olmayanların yoksulluk nafakası da isteyemeyeceği ve söz konusu davanın aile mahkemesinde görülemeyeceği-
Kesin delil niteliğindeki hukuk mahkemesi ilamı ve ceza mahkemesi ilamları ile dava konusu bononun sahte bir biçimde bizzat düzenlenerek icra takibine konu edildiği sabit hale geldiğinden, bu hususun yeniden araştırılmasına hukuken olarak bulunmadığı- Ceza ilamında senetteki imzanın sahte olduğu saptanmış bulunduğundan, artık imzası sahte olan bu senetteki boş kısımların davacı tarafından ya da başka birisi tarafından doldurulmuş olmasının, davacının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı-
Davacının, saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarından dolayı ıslah dilekçesi vererek istemiş olduğu tazminat miktarına, ıslah edilen miktar yönünden davalının itiraz ve def’i-lerini ileri sürebileceği–
Her ne kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu veya başka bir kanunda, verilen sürede yapılacak işlerin detayının gösterilmesi ve kesin süreye uyulmaması halinde doğacak sonuçların hatırlatılması ile ilgili bir hüküm bulunmamakta ise de; yasada, ilgili tarafın, kesin süreye uymamasının doğuracağı sonucun açık olarak anlatılması, süreye uymadığı takdirde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle uyarılması gerektiği hususunda uygulamaya gidilmesini önleyen yasal bir engelin bulunmadığı, aksine belirtilen yolun izlenmesinin ve tarafların uyarılmasının hak arama özgürlüğünün de bir sonucu olduğu, davanın asil veya vekil tarafından takip edilmesi durumu için bir ayrımın yapılmadığı-
B.K.nun 53. maddesiyle Ceza Hukuku ile Medeni Hukuk arasındaki ilişkiye yer verildiği, madde irdelenirken Ceza Mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tesbit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tesbiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı-
Hacir altına alınarak kendisine vasi tayin edilen davalının dava ehliyeti olmadığı, davalı aleyhine açılan davanın yasal temsilcisi tarafından takip edilmesi gerekeceği- Basiretli bir yöneticinin psikolojik bir rahatsızlığı olan kişinin tehlike oluşturabileceğini, tamamen iyileştiği anlaşılmadan göreve başlatılmamasını bilmesi ve buna göre davranması gerektiği-