Feshin geçerli nedenlere dayandığının ispat yükünün davalı işverene verildiği, işverenin ispat yükünü yerine getirirken, öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli (veya haklı) olduğunu kanıtlayacağı- Davacı ücretsiz izne ayrıldıktan sonra güvenlik hizmeti satın alınmasının ve ücretsiz izne ayırma olayının sendika üyeliğinin hemen akabinde gerçekleşmesi nedenleriyle, davacının sendikal ayrımcılığa tabi tutulduğu ve bu nedenle davacı lehine sendikal tazminata hükmedilmesinin gerektiği-
Üç aylık süreli fesih yasağı düzenlemenin 17.04.2020 tarihinde yürürlüğe girdiği ve fesih yasağı sürecinde geçerli nedenle iş akdinin feshedilemeyeceği- İş sözleşmesini fesheden işveren veya işveren vekiline, sözleşmesi feshedilen her işçi için fiilin işlendiği tarihteki aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası verileceği- Fesih yasağının, Cumhurbaşkanının kararı ile 30.06.2021 tarihine kadar uzatıldığı- İş akdinin sendikal nedenle feshedildiğini iddiası ile açılan işe iade davada, işverenin haklı fesih yapıldığını iddiasını ispat edemediği, dinlenen işveren tanığının, işçilerin şikayeti üzerine, sendikal hakların engellenmesi soruşturmasında sanık olarak yer aldığı, bu şekilde tarafsız olmadığının görüldüğü ve işveren yada yetkilisi gibi davrandığı anlaşıldığından tanığın beyanlarına itibar edilemeyeceği-
İş ile ilgili emir ve talimatların, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerince verilmiş olsa dahi, bu hususun tek başına ilişkinin muvazaalı olduğunun kabulüne yeterli olmadığı, asıl işverenin, işin yapımına ilişkin genel emir ve talimatlar vermesinin olağan karşılanması gerektiği- İş sözleşmesi sözlü feshedildiğinden, feshin geçersizliğine karar verilmesinin isabetli olduğu, ancak fesih tarihi itibarıyla davalılar arasındaki ilişki muvazaaya dayanmadığından, davacının, davalı şirkete ait işyerine iadesine karar verilmesi gerekirken, davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne ait işyerine iadesinin hatalı olduğu-
Davacının geçersizliğine karar verilen ilk fesih tarihindeki ücretine zam yapıldığı sabit ve ispatlanmış olmadığından, ihbar tazminatı ile işe başlatmama tazminatı ve izin alacağının hesaplanmasında ilk fesih tarihindeki ücretin esas alınmasının gerektiği- İşe başlatmama tazminatı niteliği itibarıyla tazminat olduğundan uygulanması gereken faizin, yasal faiz olduğu-
25.05.2016 tarihinde açılan davada, İş Kanunu’nun değişiklikten önceki 20/3. fıkrasının dikkate alındığında Yargıtay Özel Dairesince verilecek kararın kesin olacağı- Yargıtay Özel Dairesi bozma kararının direnmeye konu edilemeyeceği-
12.10.2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (7036 sayılı Kanun) 11. maddesi ile İş Kanunu’nun 20. ve 21. maddelerinde değişiklikler yapılmış ve zorunlu arabuluculukla ilgili düzenlemeler getirilmiş ise de, uyuşmazlık bu değişikliklerden önceki döneme ilişkin olduğundan İş Kanunu’nun 7036 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hükümlerinin uygulanması gerekeceği- İş sözleşmesinin ............. tarihinde feshinden sonra açtığı feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade davasının lehine sonuçlanmasına rağmen davacı işvereni tarafından işe başlatılmamış, ancak işe iade kararı gereği 4 aylık boşta geçen süre ücreti ödenerek bu süreye ilişkin sigorta primleri yatırılmış ise de, davacıya ödenen ücret ve yatırılan sigorta primlerinin fiili çalışma karşılığı olmayıp 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesinde belirtildiği üzere iş güvencesi hükümleri kapsamında çalıştırılmadığı süreye ilişkin olduğu, bu nedenle davalı Kurum tarafından davacının fiili çalışması olmadığı hâlde çalıştığı işten ayrılmadığı gerekçesiyle 4 aylık süreye ilişkin yaşlılık aylığının kesilerek yapılan ödemelerin borç çıkarılması işleminin yerinde olmadığı-
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde, işe iade talebiyle arabulucuya başvuru dava şartının yerine getirilmesi için asıl işveren ile alt işverene karşı birlikte arabulucuya başvurulmasının zorunlu olduğuna, sadece asıl işveren yahut sadece alt işverene karşı arabulucuya başvurulduktan sonra anlaşma olmadığı için işe iade davası açılması durumunda, arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesi sebebiyle davanın usulden reddi gerektiği-
Asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığı halinde, asıl işveren ile alt işveren aleyhine birlikte arabulucuya başvurulmadığı sürece dava şartının yerine getirildiğinden söz edilemeyeceği-
Davalı yerde yada davalı şirket ile emsal olabilecek başka bir şirkette davacının emsali işçi olup olmadığının araştırılması ve ücret tespiti yapılması gerektiği-
Davacı işçinin işe iadeye ilişkin kararının onandığı, 14.11.2014 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, davacı işçinin de 09.12.2014 tarihinde işe başlatılması talepli yazıyı işverene gönderdiği anlaşılmakla; 4857 s. Kanun’da işçinin işe iadesi için başvuru süresinin “kesinleşmiş mahkeme kararının tebliğinden” itibaren başlayacağı açıkça düzenlendiğinden, somut uyuşmazlıkta ise; anılan işe iade kararına ilişkin kesinleştirme işlemi yapılmadığından ve bu itibarla işçiye kesinleşmiş mahkeme kararı tebliğ edilmediğinden, işe başvuru süresinin aşılmadığı, dolayısıyla işe iade davasına bağlı talepler bakımından davacının işe iade istemiyle davalı işverene yasal süresi içinde başvurduğu kabul edilerek davacının işe başlama talebinin veya davalının işe davetinin samimi olup olmadığı konularında bir değerlendirme yapılarak sonuca varılması gerektiği-