Son bilirkişi heyet raporunun da diğer bilirkişi raporları gibi aynı içerikte olduğu, alacaklının bu raporlarla imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlayamadığı, kabul kararının hukuka uygun olduğu, başka heyetten bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği-
İcra dosyasında davacının itirazlarının kabulüne, takibin davacı yönünden durdurulmasına, asıl alacak olan 120.000,00 TL'nin %20'si olan 24.000,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, asıl alacağın %10'u olan 12.000,00 TL para cezasının davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Bilirkişi raporunda takip dayanağı 3 adet senet aslı üzerinde atılı olan imzaların borçlunun eli ürünü olduğunun tespit edildiği, raporun takip dayanağı senet asılları esas alınmak ve teknik cihazlarla inceleme yapılmak suretiyle düzenlendiği, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, borçlunun sahtecilik nedenine dayalı olarak Cumhuriyet Savcılığına yaptığı şikayetin kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı ve bekletici mesele yapılamayacağı-
İİK’nın 170/b maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken aynı Kanun’un 63. maddesi uyarınca, itiraz eden borçlu, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemeyeceği- 'Senedin bedel hanesinde tahrifat yapıldığı' iddiası, senet metninden anlaşılan itiraz sebepleri arasında olup, süresinde yapılmış bir itiraz ya da şikayetin kesinleşmesine kadar her aşamada ileri sürülebileceği-
İİK'nın 168. maddesinin 4. bendine göre; imzaya itirazın ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde icra mahkemesine yapılmasının zorunlu olduğu- Bu sürenin hak düşürücü nitelikte olup; mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporlar gereği imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olduğunun belirtildiği, son paragrafta ATK raporu uyarınca karar verildiğinin yazılı olmasının sonuca etkili görülmediği, ayrı ayrı atılan imzalar konusunda rapor düzenlenmiş olması nedeni ile bilirkişi raporuna yönelik istinaf nedenleri de yerinde görülmediği-
Mirasçı sıfatıyla takip yapılanın, takip tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olduğu ve fiil ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığından, kamu düzenine ilişkin bu hususun her zaman (süresiz) şikayet yolu ile ileri sürülebileceği ve icra müdürü ile icra mahkemesinin bu işlemlerin geçersizliğini kendiliğinden gözetmesi gerektiği- Şikayetçi yönünden icra takibinin iptali gerekirken, imzaya itirazın incelenmesine geçilerek takibin durdurulmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Bilirkişi raporu ile imzanın borçlu şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığının saptandığı, raporun denetime uygun olduğu, alacaklının kötü niyet ve ağır kusurlu olmadığı gerekçesi ile imzaya itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına ve davalı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesine yer olmadığı-
Henüz doğmamış dava hakkından feragatin geçerliliği bulunmadığı- Takip konusu bononun ön yüzünde davacıya atfen atılı olan imzaların davacı eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, davalıların takip konusu bonoda lehtar konumunda olduğu ve bonoyu tanzim eden olarak görünen davacıdan ve diğer borçlulardan doğrudan aldıkları, bu nedenle davacıya atfen atılı olan imzaların davacıya ait olup olmadığını kontrol etme yükümlülüklerinin bulunduğu ve belgenin huzurlarında imzalanmadığı iddiasının kontrol yükümlülüğünü bertaraf etmeyeceği gerekçesiyle imza itirazının kabulü gerektiği-
Çekteki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığına dair net tespit içeren bu nedenlerle de hükme esas alınmaya elverişli ve yeterli olduğu kanaatine varılan bilirkişi raporu uyarınca, takibe konu çekteki ciranta imzasının davacı şirket yetkilisine ait olmadığının kabulü gerektiği, davalı alacaklının takibe konu çeki davacıdan ilk elden alması karşısında, alacaklının takip yapmakta ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, bilirkişi incelemesi neticesinde çekteki keşideci imzasının davacı borçluya ait olmadığı da belirlenmiş olup, İİK. 'nun 170/5. maddesi uyarınca, davalı alacaklı aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesi için gerekli yasal koşulların da oluştuğu, davalı alacaklı tarafça davacıya ödeme emri tebliğ edilmeden ve itiraz hakkı doğmadan yapılan itirazın reddi gerektiği ileri sürülmüş ise de davacının ödeme emri kendisine tebliğ edilmeksizin dava açmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı tarafça ileri sürülen sair hususların sınırlı inceleme yetkisine sahip icra hukuk mahkemesinde tartışma konusu yapılamayacağı-