Çekin keşide tarihinin 30.10.2019 olduğu, Ticaret Sicil gazetesine göre şirketin önceki yetkilisi ................'in temsil yetkisinin 22.08.2019 tarihinde sona erdiği, bu tarihten sonra şirket yetkilisinin .......... olduğu, alacaklının çekin kendilerine ileri tarihli verildiği beyanını ispatlayan bir belge sunmadığı, her ne kadar delil olarak dayanılan savcılık beyanları çekin keşide tarihinden önce alınmışsa da bu hususun tek başına, icra mahkemesinde çeklerin ileri tarihli düzenlendiği ve lehtara verildiğinin ispatı için yeterli olmadığı, sunulan belgelerden sadece bir tanesinde takip konusu çeke açık atıf olduğu ancak bu belgede tarih bulunmadığı, Cumhuriyet Savcılığının havale tarihinin ise 10.12.2019 yani çekin keşide tarihinden sonra olduğu dolayısıyla borçlunun imzaya itirazının yerinde olduğu, çeklerin ileri tarihli olarak düzenlenip verildiğine dair ispata yarar bir belgenin de sunulmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1-b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Takibe konu senetteki son ciranta olan davalı alacaklı tarafından muteriz borçlu hakkında kambiyo vasfını haiz çeke dayalı olarak başlatılan takipte, itirazın süresinde yapıldığı, senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, senet üzerindeki imzanın muteriz borçlunun eli ürünü olmadığı hususunda kesin kanaat bildirildiği, raporda borçlunun mukayeseye esas imza örneklerine ilişkin evrak asılları üzerinden inceleme yapıldığı gibi davalı alacaklı tarafça beyan edilen vekaletnamenin de incelemede esas alındığı, raporun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu, mahkemece davalı alacaklı vekilinin yeniden rapor alınması talebinin 23.12.2020 tarihli duruşmada verilen ara karar ile yerinde görülmediğinden reddedildiği, kesin kanaat içeren yeterli nitelikteki raporun mahkemece hükme esas alınarak itirazın kabulü ile davalı alacaklı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı-
İlk derece mahkemesince imza asıllarını içeren belgeler temin edilip, bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporunun gerekçeli, kapsamlı ve hükme esas alınmaya elverişli olduğu, istinaf dilekçesinde davalı alacaklı müvekkilinin kötüniyetli olmadığını bu nedenle aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceğini ileri sürmüş ise de takip dayanağı senette davacının keşideci olarak yer aldığı, davalı alacaklının lehtar konumunda olduğu, birebir ilişki bulunduğu için davalı alacaklının senedi huzurda imzalatma yükümlülüğünün bulunduğu, kötüniyetli olmasa bile ağır kusurlu sayılacağı-
Basit yargılama usulüne tabi davaların, işlemden kaldırılıp yenilendikten sonra takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılacağı-
Bononun sahte olarak düzenlendiğine ilişkin iddianın icra mahkemesince incelenmeyeceği-
Bilirkişi raporunun kesin kanaat bildirdiği, hükme dayanak yapmaya elverişli olduğu, borçlunun borca itirazını İİK'nin 169/ a maddesi uyarınca ispatlayamadığı, dava dilekçesinde ileri sürülmeyen teminat senedi iddiasının istinaf aşamasında dinlenemeyeceği, kamu düzenine aykırılık bulunmayan İlk Derece Mahkemesince verilen kararın yerinde olduğu-
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi'nin ortadan kaldırma kararı öncesi mahkemece grafoloji uzmanından alınan 19.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda inceleme konusu borçlu imzasının mevcut mukayese imzalarına kıyısla ".............'in eli ürünü olmadığı" kanaatine varıldığının bildirildiği, bilirkişi raporunun taraflara usulüne uygun tebliğ edildiğinin, davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesi sunduğunun, ortadan kaldırma ve iade kararı sonrası, İstinaf ilamı doğrultusunda imza incelemesi yapılması için dosyanın ATK'ya gönderildiğinin, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın ............. tarihli müzekkeresi ekindeki bilirkişi raporunda; söz konusu imzanın "............'in eli ürünü olduğu" kanaatine varıldığının bildirildiği, raporun taraflara usulüne uygun tebliğ edildiğinin, bu rapora borçlu vekilinin hüküm kurmaya elverişli olmadığını ve yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiğinin görüldüğü, Mahkemece Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemeyeceği, Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-282 sayılı kararı). Bu durumda ilk alınan rapor ile Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor arasında çelişki bulunduğu, davacı-borçlu tarafından çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasının talep edildiği görülmekle, Adli Tıp Kurumu'ndan alınan raporun da ilk rapora üstünlük sağlamayacağı gözetildiğinde raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Takip dayanağı senedin kambiyo vasfında olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun konusunda uzman bilirkişi tarafından, yeteri kadar mukayeseye esas evrak aslı celp edildikten sonra, incelemenin gerektirdiği cihazlar kullanılarak hazırlandığı, raporun fotoğraflarla da desteklendiği, bu hali ile bilirkişi raporunun hükme dayanak yapmaya elverişli olduğu, her ne kadar alacaklı tarafından raporun Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarında incelendiği, borçlunun da Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışması nedeniyle raporun hükme esas alınamayacağı ileri sürülmüş ise de; bilirkişinin reddi nedenlerinin bulunmadığı, HMK hükümlerine uygun şekilde de bilirkişinin reddedilmediği, salt bu yöndeki iddianın raporun geçersizliği sonucunu doğurmayacağı-
Bilirkişi incelemesi için yatırılması gereken 300 TL ve 50 TL posta giderinin yatırılması için davalı alacaklıya iki haftalık kesin süre verildiği, kesin sürede eksikliğin giderilmediği, imzaya itirazda ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu, bu nedenle imzanın borçluya ait olduğunun ispatlanamadığı gerekçesi ile imza itirazının kabulüne borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesinin yerinde olduğu-
Bilirkişi raporunda senetlerdeki imzaların borçlu şirket yetkilisine ait olmadığı hususunda kesin kanaat bildirildiği soruşturma dosyası ile dava dışı kişilerce açılan çek iptali davaları incelenmeden karar verildiği ve borçlunun kötü niyetli olduğu ileri sürülmüş ise de imza itirazı ile sınırlı inceleme yapması gereken dar yetkili icra mahkemesinde anılan hususların tartışılamayacağı-