Hüküm ile gerekçe bölümünde oluşturulan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi olduğu- Temyiz sınırlaması yapılmadan hükmün tamamının çelişkiden dolayı bozulması mümkün müdür?
Boşanma davasında kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmolunduğunun anlaşıldığı, ayrıca davalı-karşı davacı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığının, eşe karşı silahla tehdit suçunu işlediğinin, sık sık eşinin annesine "Kızını al götür, döveceğim, boşayacağım" dediğinin, evin elektriğini ve suyunu kestiği, eşine küfrettiğinin ve eşinin eşyalarını yaktığının; davacı-karşı davalı kadının ise eşine hakaret ettiğinin, eşine ve kayınvalidesine haksız tahrik altında fiziksel şiddet uyguladığının anlaşılmasına göre; boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin netice itibarıyla ağır kusurlu olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu- Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu hususu hakimin görevi gereği kendiliğinden dikkate almasının gerektiği- Velayeti anneye verilen ortak çocuklar ile baba arasında her ayın son haftasonu C. günü 17.00, Pazar günü 17.00 saatleri arasında olacak şekilde kurulan kişisel ilişkinin yetersiz olup babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı, açıklanan nedenlerle ayın belli hafta sonları babalık duygularını tatmin edecek şekilde daha uygun süreli kişisel ilişki belirlenmesi gerekeceği-
Davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin boşanmanın eki niteliğinde olduğu, durum böyleyken, davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakası talebi ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının doğru olmadığı- Boşanmaya veya ayrılık vukuunda çocuğun kendisine tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu hususu hakimin görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerektiği-
Velayet düzenlemeleri ve bunun tabii sonucu olan iştirak nafakası istemlerinde amaç küçüğün menfaatinin korunması olduğundan "açıkça nafaka istemiyorum" şeklinde bir beyanın varlığı dışında hâkimin kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmesi gerektiği- İştirak nafakası çocuk için bir hak olup velayetin değiştirilmesi davalarında istenilen nafaka talepleri de ayrı bir davanın konusunu oluşturmadığı gibi bu hususta mahkemece ayrı harç alınmasının da iştirak nafakası talebini müstakil bir dava konusu hâline getirmeyeceği- Kamu düzenine ilişkin olan velayetin değiştirilmesine konu davada asıl talebin ferîsi niteliğindeki iştirak nafakası talebinin bağımsız bir dava olduğunun kabul edilemeyeceği- İştirak nafakasına hak kazanması için velayetin değiştirilmesi davasının sonucunun beklenmesinin çocuk yönünden haklarına geç ulaşması sonucunu doğuracağı ve kamu vicdanının yaralanmasına sebebiyet vereceği- Eğer bağımsız olarak açılan iştirak nafakasının artırılması ya da azaltılmasına yönelik bir dava söz konusu ise; dava konusu münhasıran "nafaka" olduğundan, davanın açılması için ayrı bir harç alınması gerektiği gibi dava sonunda yargılama giderleri de kabul- ret oranına göre hükmedilmesi gerektiği- Velayetin değiştirilmesine konu davada velayeti değiştirilen çocuk için hükmedilen velayet düzenlenmesine yönelik davaların fer'isi niteliğinde olan iştirak nafakası nedeniyle davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- "Velayetin değiştirilmesi ve müşterek çocuklar yararına iştirak nafakası talep edildiğinden, davaların yığılmasının söz konusu olduğu, her iki talebin de ayrı ayrı dava edilme imkânı varken tek davada istenmesi durumunda tek bir vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmetmenin doğru olmadığı, söz konusu taleplerin ayrı davaların konusunu oluşturduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İcra takibinden sonra, davalı tarafa olan nafaka borcuna mahsup edilmek üzere müşterek çocuğun kreşine 15.600 TL ödenmesi konusunda anlaştıkları halde aracına haciz konulduğunu ileri sürerek bu miktar kadar borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davacının çocuğun kreş ücretini ödese de nafaka yükümlülüğünden kurtulamayacağını belirterek davanın reddine ve kötüniyet tazminatına-
İlamda hüküm altına alınan iştirak nafakasının alacaklısının, müşterek çocuk olmayıp, velayet hakkı kendisine verilen eş olduğu- Velayet hakkı küçüğün reşit olması ile sona ereceğinden, bu tarihte iştirak nafakasının da sona ereceği, ancak çocuğun reşit olduğu tarihe kadar ödenmeyerek biriken nafaka alacağı bulunduğu takdirde, velayet hakkı kendisine verilmiş olan eş tarafından çocuğun reşit olduğu tarihten sonra da bu alacağın takibe konu edilerek ödenmesi istenebileceği-
İlama istinaden yapılan takipte velayeti anneye verilen müşterek çocuk alacaklı sıfatı ile ilam gereği birikmiş iştirak nafakası talebinde bulunmuş olup iştirak nafakası alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup reşit olan müşterek çocuğun birikmiş iştirak nafakası alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece taleple bağlı kalınarak takibin durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
3. HD. 01.10.2018 T. E: 566, K: 9305-
Mahkemenin ilk kararında, anne aleyhine aylık 150 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi ve babanın bu ilk kararı temyiz etmemesi dikkate alındığında, iştirak nafakası miktarı açısından anne lehine usuli kazanılmış hak oluşmuş mudur? Mahkemece anne aleyhine verilen iştirak nafakasının aylık 150 TL' yi geçmeyecek şekilde taktir edilmesi gerekir miydi?
Takip tarihi itibari ile reşit olan kızı için reşit olduğu tarihe kadar birikmiş nafaka alacağı talep edilebileceği gibi, takip tarihinden sonra da nafaka talep edilemeyeceği, Bilirkişi raporunda, kızın reşit olma tarihi dikkate alınarak rapor hazırlanması talep edilmiş ise de, bilirkişi raporunda bu hususa dikkat edilmediği, sadece nafakanın kaldırılma tarihi esas alınarak hesaplama yapıldığı görülmektedir. O halde mahkemece, D. Karaman için reşit olduğu tarihten sonra nafaka talep edilemeyeceğinden gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınarak ve her iki çocuk için de nafakanın takipten evvel, 12.03.2013 tarihiden itibaren, kaldırıldığı gözetilerek takipten sonrası için devam eden nafaka alacağı talep edilemeyeceğinden icra emrinin buna göre düzeltilmesine karar verilmesi gerektiği-