Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesinin gerektiği- Bozma kararına uyan mahkemenin, bu kararı ile bağlı olduğu-
Mahkeme kısa kararında, “davacının davalılar aleyhine açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddine” denildiği halde, gerekçeli direnme kararının hüküm fıkrasında ise “davacının tapu İptali ve tescil davasının husumet nedeniyle reddine” şeklinde açıklandığı; kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkili hüküm kurulamayacağı-
Taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerekeceği-
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturduğu, bu tür taleplerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekeceği- Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararı üzerine, yeni duruşma gününün davalı vekiline yöntemince tebliğ edilmeden, dolayısıyla taraf teşkili sağlanmadan hukuki dinlenme hakkı kısıtlanarak direnme kararı verilmesinin, önemli bir usul hatası olduğu-
Davalılar vekilleri verdikleri dilekçeler ile kendilerine ait baz istasyonunun Kaldırıldığını, davanın konusuz kaldığını, ayrıca temyiz talebinden vazgeçtiklerini belirtikleri ve dosyaya sunulan vekâletname kapsamından temyizden feragata yetkili olduklarının anlaşıldığı-
Mahkemenin yeni bir delile veya bilgiye dayanması, ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olgunun yanında veya dışında yeni bir hukuki olguya dayanarak ve gerekçesini de bu yeni hukuki olgu yönünde değiştirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceği, bu durumda temyize konu kararın yeni bir hukuki olguya dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu-
Davada sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden (HMK 46) hiç birisi mevcut olmadığından hakimin hukuki sorumluluğuna dayalı tazminat isteminde bulunulamayacağı-
Mahkemece kısa kararda faize hükmedilmemesine rağmen, gerekçeli kararda faize hükmedilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğundan bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa, buna uygun düzenlenmesi gerekeceği ve yanlışlığın ancak Yargıtay yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebileceği-
Usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerekeceği-