Tebliğ belgelerinde yetkili kişinin tevziat saatinde işyerinde bulunmadığına veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğuna ilişkin tespite yer verilmediği görüldüğünden, tebligatın geçersiz olduğu ve bu durumda şikayet dilekçesinde açıklanan öğrenme tarihine göre şikayetin İİK. mad. 142/1 uyarınca 7 günlük hak düşürücü süre içinde yapıldığı- Mahkemece, garameten paylaştırma ve ayrılan miktarların şikayetçi yönünden kesinleştiği, şikayetçinin aynı taşınmazın satış bedeli ile ilgili düzenlenen sıra cetveline itirazda hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin HMK. mad. 114/1-h ve 115/2 uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Genel haciz yolu ile başlatılan bir takipte yetki itirazı da dahil olmak üzere her türlü itirazın İİK'nun 62. maddesi uyarınca icra dairesine bildirilmesinin zorunlu olduğu, borçlunun icra dairesi yerine Mahkeme'ye başvurusunun sonuç doğurmayacağı- Borçlu şirkete yapılan tebligat, Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddelerine aykırı olarak tebligatı almaya yetkili olan şirket temsilcisinin nerede olduğu tespit edilmeden, çalışan olduğu belirtilen personele yapıldığından, yapılan bu tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Usulsüz tebligat halinde, muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği-  Mahkemece, İİK. nun 16. ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddeleri uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, İİK.nun 62. maddesine aykırı olarak ve talepte aşılmak suretiyle icra dairesinin yetkisizliği yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Şirketin fesih ve tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar verilmesinden sonra, borçlu şirketin, tasfiye memurları tarafından temsil edilmesi gerektiğinden, tasfiye memuru yerine kayyım tarafından borçlu şirket temsilcisi sıfatı ile şikayette bulunulmasının yasal düzenlemelere aykırı olduğu- Borçlu şirket adına ve şirket adresine tebliğ edilip usulsüzlüğü öne sürülen ödeme emri tebliğ tarihinden önce mahkeme dosyası üzerinden borçlu şirketi temsilen kayyım tayin edilip edilmediği, şirketin kayyımla temsil edilip edilmediği araştırılması ve araştırma sonucunda, tebligat tarihinde, borçlu şirketin kayyımla temsil edildiğinin belirlenmesi halinde, kayyım tayin edilen tarihten sonrası için borçlu şirkete ilişkin tebligatların, şirket kayyımına yapılması gerekeceğinden, bizatihi şirket adına ve adresine tebligat yapılmasının yok hükmünde olacağı-
Tebligatın tüzel kişinin selahiyetli mümessillerine yapılması, tebligat yapılacak kimselerin herhangi bir sebeple iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde, tebligatın tüzel kişinin o yerdeki memur ve müstahdemlerinden birine yapılması gerekeceği-
Borçluya "kıymet takdiri raporu" ile "satış ilanı"nın tebligat kanununa aykırı olarak tebliğ edilmiş olması halinde borçlunun ihalenin feshi davasında taşınmazın kıymetinin düşük takdir edilmiş olduğunu ihalenin feshi sebebi olarak ileri sürebileceği, bu durumda mahkemece konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak taşınmazın tespit edilecek değerinin ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi, muhammen bedelin altında olması halinde ise -" zarar unsuru" oluşmuş olmayacağından- ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu şirket adına çıkartılan ödeme emrinin, şirket temsilcisinin bulunmadığı veya evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu hususu belirtilmeksizin "site yöneticisi" imzasına tebliğ edilmesinin Teb. K. 12. 13 ve Yönetmeliğin 21. maddesine aykırı olduğu, bu durumda öğrenme tarihinin Teb. K.'nun 32. maddesine göre bildirilen tarih olarak düzeltilmesi, borca ve imzaya itirazların esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İdari para cezalarının tahsili için davalı Kurumca 6183 sayılı Yasa gereğince çıkarılan ödeme emrinin iptali için açılacak davaların İş Mahkemesinde görüleceği- Davaya konu ödeme emirlerine ilişkin tebliğin, davacı şirketteki müdürlük görevinden istifa eden ve bu şirketteki hisselerini devreden ve bu nedenle şirket ile ilgisi olmayan  bir kişiye "şirket yetkilisi" sıfatıyla tebliğ edildiğinden, yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Asıl borçlu yönünden ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak açılacak davaların 7 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerekir ise de 3. şahıslar yönünden dava açmanın aynı süre ile sınırlandırılmasının hatalı olacağı-  Ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğundan, davanın esasına girilerek, dava konusu ödeme emirlerinin içerdiği idari para cezasının davacı şirket ile ilgili olup olmadığı, Kanunda yazılı prosedürden geçirilerek kesinleştirilip kesinleştirilmediğinin araştırılması gerektiği-
Vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılmasının zorunlu olduğu, asile yapılan tebligatın hüküm ifade etmeyeceği- Takip dosyası içeriği itibariyle şirket, değişik tarihlerde birden fazla vekille temsil edildiğine göre, satış ilanı tebliğ tarihi itibariyle görevli vekillerden birine satış ilanının tebliğ edilmesi gerekirken, istifa eden vekile yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Satış ilanının, borçluya, alacaklıya ve taşınmazın tapu sicilinde kayıtlı bulunan alakadarlarına tebliğinin şart olduğu, bu emredici kuralın eksikliğinin başlı başına ihalenin feshi için yeterli neden olduğu, çünkü bu usulsüzlüğün ihaleye talebi ve talebin artmasını engelleyen bir durum olduğu-
Muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesinin gerçek kişiler yönünden zorunlu olduğu, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olmasının, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı-
Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-  Borçlu şirketin, tebliğ işleminin yapıldığı tarih itibariyle ticaret sicilinde kayıtlı yeni adresi farklı olup ilan edildiği halde bu adresi yerine borçlu şirketin eski adresinde yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Tebligatta şirket yetkilisinin geçici olarak çarşıya gittiğine yönelik beyanı veren şahsın kim olduğu belli olmadığından, imzası ya da imzadan kaçınmış ise bu hususa da yer verilmediğinden tebligatın bu nedenle de usulsüz olduğu- İhalenin feshine karar verilmesi halinde, buna bağlı olarak da ortada geçerliliğini ve varlığını sürdüren usulüne uygun bir ihale bulunmadığından İİK’nun 133. maddesine dayalı işlem yapılması ve re’sen tamamlayıcı ihale yapılmasının da mümkün olmadığı-