TMK. mad. 166/1-2 uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için; evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerektiğinden, inandırıcı olmayan tanık ifadelerine dayalı boşanmaya karar verilmesinin isabetsiz olduğu- TMK. mad. 197 gereğince açmış olduğu tedbir nafakası davasının kabulüne karar verildiği halde; kadın yararına hükmedilen nafakanın TMK. mad. 169'de düzenlenen tedbir nafakasıyla karıştırılması sonucu boşanma hükmünün kesinleşme tarihi itibariyle kaldırılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalının zabıtaca yaptırılan sosyal ekonomik durum araştırmasında asgari ücretle çalıştığının belirtildiği, her ne kadar davacı davalının asgari ücret üzerinde gelir elde ettiğini iddia etmiş ise de bu iddiasını kanıtlayamadığı, bu durumda davacı kadın için hükmedilen tedbir nafakasının yüksek olduğu-
Kadının nafaka dava tarihinden ihtar istek tarihine kadar dört aylık süre dolmadığından, İhtar geçersizdir. Geçersiz ihtara dayanılarak davacının davasının kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- 
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkimin, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alacağı-
Ayrı yaşamda haklı olan eşin diğerinden tedbir nafakası talebinde bulunabileceği, tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği karı-kocanın birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu, nafaka takdirinde, tarafların ekonomik durumları tam ve sağlıklı araştırılıp, gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına ve TMK 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmesinin gerekeceği-
Kadının tedbir nafakası davasında; kadın ayrı yaşamakta haklılığını ispat etmiş olmasına göre, düzenli ve sabit bir geliri olmayan davalı-davacı kadın için de tedbir nafakası verilmesi gerektiği- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakimin, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen almak zorunda olduğundan; tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Mahkemece yapılacak işin, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını tam ve sağlıklı olarak saptandıktan ve özellikle davalının sosyal ve ekonomik durumunun denetime imkan verecek nitelikte araştırılarak, hissedarı olduğu şirketin ticari faaliyetinin devam edip etmediği,şirketle ilgili olarak hisse miktarları ve ne kadar gelir elde ettiği hususlarındaki delillerin tam olarak toplanıp, bu konuda gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılarak davalının tüm gelir ve malvarlığının tam ve sağlıklı olarak tespit edilip, sonucuna göre, davacı tarafın geçimi ve ihtiyaçları için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde "hakkaniyete uygun" nafakaya hükmetmek olduğu-
Somut olayda davacı tarafından 06.10.2008 tarihinde davalı aleyhine evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayanılarak boşanma davası açıldığı, kusurlu olan tarafın boşanmayı talep edemeyeceği gerekçesi ile boşanma davasının reddine karar verildiği, bu karardan sonra davacı tarafından davalı tarafa birlikte yaşama isteğine ilişkin bir bildirimde bulunulmadığı, bu nedenle davalı eşin ayrı yaşamakta haklı olduğu, evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmeyenin ve birlikte yaşamaktan kaçınanın davacı olduğu, davalı tarafa tedbir nafakası ödemeye devam etmesi gerektiği-
Ayrı yaşamda haklı olduğunu kanıtlayan davacının istemin tedbir nafakası olması ve eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesinin ayrı yaşama halinde de korunması gerektiği düşünüldüğünde, mahkemece davacının geçimi için gerekli, davalının geliri ile de orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafaka takdir edilmesi gerekirken, tanık beyanlarının yanılgılı değerlendirilmesi sonucunda kusur durumu gözetilerek düşük nafaka takdir edilmesinin doğru görülmediği-